Siperinde sebat edenler

Sadâkatli bir dâvâ adamı, hiçbir şekilde fıtrî olan hüviyet ve şahsiyetini, tehlikelere karşı yerleştiği siperini ve güvenle bağlı olduğu limanını terk edip kaçmamalı.Bunlarda...

Sadâkatli bir dâvâ adamı, hiçbir şekilde fıtrî olan hüviyet ve şahsiyetini, tehlikelere karşı yerleştiği siperini ve güvenle bağlı olduğu limanını terk edip kaçmamalı.
Bunlarda, sonuna kadar sebat edip durmalı.

Şayet, bırakıp kaçarsa, daha çok zarar göreceğini bilmeli.

* * *

Evet, sebep her ne olursa olsun; kezâ, şartlar ne kadar ağır olursa olsun, yine de inandığı prensiplerden tâviz vermemeli; hayatını ve hizmetini aynı istikamet çizgisinde idame ettirmeye çalışmalı.

Ne var ki, istikametini tam bir sebat ve sadâkat içinde muhafaza ve idame ettirmek, hiç de kolay ve basit bir mesele değildir.

Kimi evham ve korkusundan, kimi rızık ve geçim kaygısından, kimi de makam, mansıb, şân, şöhret gibi zaafları sebebiyle, yerinde sebat edemeyip siperini terk ediyor.

Haliyle, tehlikeye daha ziyade hedef oluyor ve sâdıklara nazaran daha çok yaralanıp zarar görmüş oluyor.

Bu hakikati talebelerine ders veren Bediüzzaman Hazretleri, çok çarpıcı misaller veriyor. Bir tanesi şöyledir: “Ey kardeşlerim! Çoğunuz askerlik etmişsiniz. Etmeyenler de elbette işitmişlerdir. İşitmeyenler de benden işitsinler ki: En ziyade yaralananlar, siperini bırakıp kaçanlardır. En az yara alanlar, siperinde sebat edenlerdir.” (Mektubat, s. 406)

* * *

Maişet derdiyle aynı hataya düşmemek için, aynı dersi bir pencereden bir başka uslûp içinde veriyor. Şöyle ki: “Demek, derd-i maîşet için namazını terk eden, o nefere benzer ki, tâlimi ve siperini bırakıp çarşıda dilencilik eder. Fakat namazını kıldıktan sonra, Cenâb-ı Rezzâk-ı Kerîmin matbaha-i rahmetinden tâyinâtını aramak, başkalara bâr olmamak için bizzat gitmek güzeldir, mertliktir. O dahi bir ibâdettir.” (Sözler, s. 29)

* * *

Aynı hakikate parmak basan üçüncü bir iktibas ise, konuyu toparlamaya çalışalım. Veciz beyan, aynen şöyledir: “Vehham ve zarardan sakınmak için bizden uzaklaşan bâzı dostların kuvve-i mâneviyelerini teyid için ve hizmetimizden bâzı maksatlarla çekilen ve maksatlarının aksiyle tokat yiyenler, çok misâllerden yedi misâl ile gösterir ki: Siperini bırakıp kaçanlar, daha ziyâde yaralanırlar.” (Mektubat, s. 492)

* * *

Şu sıralar, gerek ülkemizde, gerekse içinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasında ve sair ülkelerde çok şiddetli rüzgârlar, fırtınalar esiyor.

Peşpeşe siyasî ve içtimaî depremler yaşanıyor.

Bu fırtınaların bir kısmı, yer yer kasırgaya dönüşüyor.

Dolayısıyla, siperinde sebat etmek zorlaşıyor.

Bazıları, kaçıp daha güvenli yer bulmanın telâşına düşüyor.

Ne var ki, yaralanmaların çoğu bu kaçışlar esnasında vuku buluyor.

Yaralanmaların mânevî bir sebebi de şudur ki: Sadâkat ve istikametini muhafaza edemeyenlerin üzerindeki “inayet ve hıfz-ı İlâhî” şemsiyesi kalkıyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Meşrûtiyetten önceki Şûrâ 01 Nisan 2018 | 247 Okunma Türk Ocakları ve Barbaros heykeli 25 Mart 2018 | 169 Okunma İki Çanakkale var 18 Mart 2018 | 169 Okunma Yeşilaycıydı; katledildi 05 Mart 2018 | 206 Okunma Seferberlik hâli 27 Şubat 2018 | 235 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar