Kurumsallaşmış benlikler

Liyakat ve adalet esasına göre yönetmek... Dosdoğru olmaya gayret göstermek... Çoğunlukla sözden ileri gidemeyen bir niyetler gösterisi. Benliğini geri çekerek yaptığın işin, çalıştığın...

Liyakat ve adalet esasına göre yönetmek... Dosdoğru olmaya gayret göstermek... Çoğunlukla sözden ileri gidemeyen bir niyetler gösterisi. Benliğini geri çekerek yaptığın işin, çalıştığın kurumun, yönettiğin elemanların hakkını vermek gibi halis niyetlerin amele dönüşmesinin ise küresel kapitalizme teslim olmuş vicdanlarda pek bir karşılığı kalmadı. Pratik hayatın tahakkümü ilkeleri imha ediyor bir bir.

Otuz yıldan daha fazla oldu. Çalışma hayatına ilk atıldığım dönemde... Daha doğrusu “bizim zamanımızda” diyelim, zorluklara katlanıp çile doldurmadan, verilen talimatları yerine getirmek için elinden gelen ne varsa yapmaya çalışmadan, zahmet çekmeden ve sabretmeden bir işin hakkıyla gerçekleşmeyeceğine dair bir ortak algı vardı. Bugün artık yok.

Elbet bugünün ruhu kaçınılmaz olarak başka. Şimdi çok uzun zamandır toplumsal hiyerarşinin yerini egolar almış durumda. Bireyselleşme eğilimi tüketim ve hazza dayalı bir hayata yol açtığı için: Hiyerarşik yapının ruhunu oluşturan evrensel / ilahi üsluplar da kendini hızla imha ediyor. Usta çırak ilişkisi, aşk ve itaata dayanan mürid mürşid ilişkisi, büyüklere hürmet gibi kadim bir adaba dayanan ilişkiler artık kültürümüzün canlı bir temsilini oluşturamıyor.

Bugünkü kuşaklara bu anlamda eskilerin öğreteceği şeyler her alanda azaldı. Misal; çocukları artık ebeveynler terbiye edemiyor. Onları belli davranış kalıplarına yönelten ve birörnek benlik şablonları ile hayatlarını kurgulama iddiasını aşılayan yegane kurum medya oldu epeydir. Çizgi filmler, diziler, sosyal medya vs. Kendi hiyerarşi kıstasını tıklanma reytingine, gündem olma popülaritesine, polemik yapma düzeyine endeksleyen bir talim terbiye sistemine geleneksel edebin diliyle katkıda bulunmanız neredeyse imkansız.

Bugünün çocukları evet eskilerden, anne babadan öğrenmiyor. Kendi ilişkilerinden öğreniyor en çok. Mesafeleri ve çesitliliği ortadan kaldıran ve kişiyi kendi egosunda benlik şişirmeye mahkum eden bir yönelim. Hal böyle olunca en ufak bir eleştiriye tahammül edemeyen, en yapıcı yorumu bile şahsi bir alınganlıkla karşılayan kişilerin kurumsal düzeyde kurdukları ilişkiler ve işe bakışları da aynı şekilde: Şahsi!

Özellikle kurumsallaşmış yapılar içerisinde kişisel amaçları için mücadele edenlerin mevcudiyeti ne kadar fazlaysa kibir, alınganlık, haset, tamah gibi benlik lekeleri de o kadar artıyor. Ne kültür sanat alanında ne toplumsal barış arzusunda ne de anayasa sürecinde kapsayıcı bir dayanışma ruhu bu şekilde diriltilebilir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu mecradaki son yazı 22 Haziran 2019 | 301 Okunma İstanbul’dan Elmalı’ya beldeleri merkez yapan nefes! 18 Haziran 2019 | 138 Okunma Öğrenmenin önündeki en büyük engel: Benlik kibri 15 Haziran 2019 | 256 Okunma Siyaset meydanı da ‘akleden kalb’e dahil 11 Haziran 2019 | 62 Okunma Birlikte geçilen kapılar, tek başına girilemeyen odalar 08 Haziran 2019 | 150 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar