Önde zeytin ağaçları...
BismillahirrahmanirrahimEn’âm Suresi’nden bir ayeti mezuniyet töreninde açmak isteyen öğrencilere “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları eşliğinde bazı öğrenciler engel olmaya...
Bismillahirrahmanirrahim
En’âm Suresi’nden bir ayeti mezuniyet töreninde açmak isteyen öğrencilere “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları eşliğinde bazı öğrenciler engel olmaya çalışmış. Ayetin yazılı olduğu brandanın önüne geçen öğrenciler, ayetin görünmesini engellemeye çalışmış.
Tövbe estağfurullah…
Yine yıllar yıllar önce Bişkek’teyim.
Rahmetli Hocam Prof. Dr. Salican Cigitov beni yanına çağırdı.
— Luis Aragon diye bir adam var. Onun falanca yazısını bul, Türkçeye çevir, dedi.
Olur dedik, koştuk gittik, yazıyı bulduk.
Çeviriye koyulduk.
Salican Cigitov, Marksist eğitim sisteminden geçmiş bir ateisti. (Çok şükür, sonraları Allah'a şükrettiğine şahidim.)
Aragon Fransız, o da ateist.
Yazının sonu “Ey inanmadığım Allah” (tövbe haşa) diye bitiyor.
Hocanın yanına gidip “Ben bunu çevirmem,” dedim.
— Niye? diye sordu.
— Bu adam Allah’a inanmıyor, dedim.
Hayatımda gördüğüm en zeki insanlardan birisi olan Salican Hoca,
— Allah’ı karıştırma, çok dert ediyorsan tanrıya inanmasın, dedi.
Odadan çıktım ama bir şey anlamadım. Mantık olarak çıkan sonuç “Allah’a inansın, tanrıya inanmasın” gibi bir şeydi.
Bu fikir hoşuma gitti.
Namlı ateist Aragon’a ironi dolu süper bir gol atacakmışım gibi hissettim.
Koştum, çeviriyi tamamladım.
“Her ne kadar sana inanmasam da minnettarım ulu tanrım,” diye bir cümle ile Aragon yazısını bitiriyordu.
Aradan birkaç yıl geçti.
Hocanın kanser olduğunu duyduk.
Başında duruyor, gizli gizli sigara içmesine engel oluyoruz.
Nasılsınız? diye sorduğumda “Kudayga (Allah’a) şükür,” demeye başladığına ben şahidim.
Pankartın önüne geçen ve görünmesini engellemeye çalışan talebeler yanlış yaptılar. Gençliklerine vermek lazım.
“Türkiye laiktir, laik kalacak” diye sloganlar atanlar da neyin kafasındalar hâlâ anlamıyorum.
Camiler zaten boş.
Marmaris’te, orada burada yurdumun civan delikanlıları, Avrupa’daki köylerinden kalkıp gelen fakir teyzelere ömr-ü hayatlarında göremeyecekleri ilgiyi gösterip önlerinde yarı çıplak dans ediyor.
Uzak Doğu mistisizminden çalıntı kelimeleri ya da figürleri orasına burasına dövme yaptırmayanı kürekle dövüyorlar.
“Benim vücudum, benim kararım” kafasındaki hatun kişiler otellerden Ukraynalı erkek kaldırıyor.
Laiklik mi kalmış?
Bu, laikliğin de ötesinde bir şey…
Aklım yine Bişkek günlerine gitti…
Ders programında ilerdeyiz. “Ne yapak?” diye düşündük durduk, “Hadi film izleyelim,” dedik.
“Çağrı”yı açtım.
Sınıf çeşit çeşit adam dolu.
Ruslar, Moğollar, Kırgızlar… Oş Pazarı gibi…
İslam’ın artık herkese ilan edildiği sahneye geldik…
İlk Müslümanlar kol kola girmiş, “La ilahe illallah, La ilahe illallah” diye bağırarak Mekke sokaklarında yürüyorlar.
Mekke’nin müşrikleri, Müslümanlara taş atıyor.
Taşların Peygamber Efendimize (S.A.V.) gelme durumu var.
— O anın büyüsü bozulmasın diye bu yazıyı yazarken filmi bir daha açıp bakmadım. Ne hatırlıyorsam o. —
“Onu koruyun!” diye bir ses duyuldu. İlk Müslümanlar, Peygamber Efendimize (S.A.V.) zarar gelmesin diye etrafında çember oluşturdu.
Ebu Cehil geldi.
Kafasına göre artistlik yaptı.
Sonra arka taraftan “Hamza! Hamza!” diye sesler duyuldu.
Kamera, Hz. Hamza’nın uzaktan karizmatik gelişini gösterdi.
O anda büyük bir mutlulukla derin bir nefes aldığımı hatırlıyorum.
Sınıftaki bebelerin — Moğollar hariç — hemen hepsinin aileleri Marksist-ateist eğitim sisteminin yetiştirdiği adamlardı. Moğolların da Budizme yakın bir inanışları vardı.
İzledik.
Herkesin çok ilgisini çekti.
Herkes saygı duydu.
Kimse dinini değiştirmedi. Ama herkes azami derecede itinayla ve saygıyla yaklaştı...
Ayet görünmesin diye önüne geçmek, elle indirmeye çalışmak…
Bir kere o pankartı abdestsiz taşımaya ruhsat yokken bu neyin kafası, nasıl bir saygısızlık?
Neyse, genç bunlar.
Oradaki gençlerin hepsini tek tek inceledim.
Karıncayı bile incitemezler. Hepsinin etraflarında çok yardımsever, iyilik dolu insanlar olduğuna kalıbımı basarım.
Ama hakkımıza girdiler.
Bizi incittiler.
Son Söz:
En’âm 162
“De ki: Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm; hepsi âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”