Dikkat fay hattı!

Allah’ın bildiğini kuldan saklayacağımız şeyler vardır elbet, ama bu onlardan biri değil. Ben son 10 Kasım’da da, hemen her 10 Kasım’da olduğu gibi saat 09.05 itibariyle sokakta olmamaya özen gösterdim. Bunu iki...

Allah’ın bildiğini kuldan saklayacağımız şeyler vardır elbet, ama bu onlardan biri değil. Ben son 10 Kasım’da da, hemen her 10 Kasım’da olduğu gibi saat 09.05 itibariyle sokakta olmamaya özen gösterdim. Bunu iki sebeple yaptım. Birincisi, Mustafa Kemal’in vefat anmasına katılmak istemediğimden, ikincisi de bu vefatı anmak isteyenlere saygısızlık etmeyi ayıp bulduğumdan.

Nasıl bir saygısızlıktan bahsediyorum? Şöyle: Yüzbinlerce, milyonlarca insan 09.05 itibariyle Mustafa Kemal’e tazimlerini iletmek için ayakta saygı duruşunda bulunurken ben yürüyüp giderim sokakta olursam. Eh, bunun da o esnada tazim gösterenleri üzeceği, hatta belki kızdıracağı muhakkak. O yüzden senelerdir “en azından bu kadarını yapmak elimden gelir” diyerek 10 Kasımlarda 09.05 itibariyle kamusal alanlarda olmamaya özen gösteriyorum. Bunu bir çeşit “birlikte yaşama ahlâkı” ile de açıklayabilirim, bir çeşit “gerginliğe ne gerek var” refleksiyle de…

Şunu şöylece söyleyeyim: Bir 10 Kasım töreninde, herhangi birinin tam tören başlarken bağırıp çağırarak bu töreni protesto etmesini hem tuhaf hem gereksiz hem de ayıp buluyorum. Dolayısıyla E.Ş.’nin Edirne’deki 10 Kasım anmasında bağırıp çağırarak bu töreni protesto etmesi benim gözümde -eğer kız bunu provokasyon amaçlı yapmadıysa- gereksizliktir, tuhaflıktır, ayıptır.

“Provokasyon amaçlı yapmadıysa” demem de bütünüyle bir ihtiyat payı bırakıyor olmamdan kaynaklanıyor. Yoksa ardımda bıraktığım 43 sene bana bu tip işlerin altında hep bir bit yeniği aramam gerektiğini öğretti.

Birlikte hatırlayalım. Ortada fol yok yumurta yokken, üstelik tasavvuf geleneğimizde zikir töreni genellikle ehlince ve kapılar kapalıyken yapılan bir törenken, Aczimendiler Kocatepe Camisi’nin avlusunda zikir icra etmişlerdi.

Bugün bile “bir devlet kuruluşunda Aczimendi olarak çalışıyorum” cümlesini haklı çıkartacak bir provokasyondu bu ve ardından Türkiye’nin sosyal-siyasal vasatının nereye getirildiğini hep birlikte gördük. Tabii, “bir devlet kurumunda şeyh olarak çalışan” Ali Kalkancı ve yine “bir devlet kurumunda fettan kız olarak çalışan” Fadime Şahin’in katkılarını da unutmayalım.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti 16 Nisan 2024 | 919 Okunma Yavaş orman 14 Nisan 2024 | 285 Okunma Sosyal çürüme yazıları 1: Üçüncü sayfa cumhuriyeti 13 Nisan 2024 | 739 Okunma AK Parti İslamcılardan kurtulmalı mı? 09 Nisan 2024 | 1.124 Okunma Aşksızlara verme öğüt 07 Nisan 2024 | 774 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar