ABD’nin nafile direnişi

Afrin’deki PKK/PYD terör unsurlarına yönelik Zeytin Dalı Harekâtı, uzun zamandır var olan ABD-Türkiye gerilimini daha da ayyuka çıkarttı. ‘Zor oyunu bozar’ sözünün tezahür ettiği bir dönemden...

Afrin’deki PKK/PYD terör unsurlarına yönelik Zeytin Dalı Harekâtı, uzun zamandır var olan ABD-Türkiye gerilimini daha da ayyuka çıkarttı. ‘Zor oyunu bozar’ sözünün tezahür ettiği bir dönemden geçiyoruz. Fırat Kalkanı Harekâtından sonra Zeytin Dalı Harekâtıyla Türkiye’ye kurulan oyunlar bir bir bozuluyor.  ABD’nin Afrin harekatı sonrası günde 40 çeşit yalan söylemesinin nedeni budur. Türkiye’nin kararlılığını ve gücünü sahada sergilemeye başlaması ABD’nin kurumlar arası akordunu bozdu. Pentagon başka, Beyaz Saray başka, Dışişleri başka telden çalıyor.

Türkiye’de ise bambaşka bir hava esiyor. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra en büyük kenetlenme oluştu. Kurtuluş Savaşı’ndakileri aratmayan hikayeler, kahramanlıklar yaşanıyor. Kıbrıs Barış Harekatı’ndaki duygusallıklar tekrarlanıyor. Analar, babalar çocuklar seferber olmuş, cepheye yiyecek taşıyor. Camiler dolmuş taşmış, dualar ediliyor. Askerlik şubelerinin önlerinde ‘bizi de askere alın’ kuyrukları oluşuyor. Daha da önemlisi şehitlerimizin vasiyetleri yürekleri dağlıyor. Şehit yakınlarının vakur duruşları gözlerimizi yaşartıyor, yüreklerimizi kabartıyor.    

ABD, Birinci Dünya Savaşı’na fiilen katılmadığı için savaştan sonra dünya dizayn edilirken, istediğini alamamıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra istediğini alan ülke oldu. Sovyet tehdidiyle dünya iki kutuplu hale geldi. ABD, komünizm tehdidini kullanarak Avrupa başta olmak üzere dünyanın yarısını, Sovyetler Birliği de diğer yarısını kontrol etmeye başladı. Ta ki Sovyetler’in dağılmasına kadar. 

Amerika, Marshall yardımlarıyla dizayn ettiği Batı blokunu kendi çıkarları doğrultusunda sonuna kadar kullandı. Türkiye’yi istemeye istemeye kontrol altında tutmak ve NATO’nun uç karakolu yapmak için Batı blokuna dahil etti. Ancak Türkiye, ABD için kriz sırasında satılacak ilk ülke pozisyonundaydı. Ve nitekim hep öyle oldu.

ABD ile Sovyetler arasında yaşanan Küba krizinde ilk satılan ülke Türkiye’ydi. ABD, 1962-63’te Türkiye’den füzelerini çekerek, bizi Sovyetler karşısında savunmasız bıraktı. 1964’te Makorios Kıbrıs’ta Türklerin köylerini kuşatıp bombalamaya başlayınca dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Kıbrıs semalarında Türk savaş uçaklarını uçurdu. ABD devreye girerek, Türkiye’ye verdikleri silahların Kıbrıs’ta kullanılamayacağını ilan etti. Yani meşhur ‘Johnson mektubu.’ ABD’nin bu müdahalesi Kıbrıs’ta Türklerin 10 yıl boyunca katliamlara maruz kalması demekti.

Çok uzağa gitmeye gerek yok. Suriye kriziyle birlikte ABD ve NATO yine bizi yalnız bıraktı. Suriye uçağımızı düşürdü. ABD ve NATO oralı olmadı. Türk hava sahasını ihlal eden Rus uçağı Türk savaş uçakları tarafından düşürüldü. ABD ve NATO yine oralı olmadı. Tam aksine ABD, Suriye krizini fırsat bilerek Türkiye’ye karşı terör ordusu kurmanın peşine düştü.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Anayasa'yı değiştirmek yetmez 13 Eylül 2023 | 573 Okunma 6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak 09 Eylül 2023 | 125 Okunma Yok mu beni başbakan yapacak bir cumhurbaşkanı adayı… 04 Ekim 2021 | 289 Okunma Onuncu Yıl Marşı’nı hangi ruh haliyle okuyorsunuz 13 Eylül 2021 | 328 Okunma Son aşamadan kastım… 06 Eylül 2021 | 261 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar