İstikrar sağlayıcı güç: Türkiye

Sabah Gazetesi Yazarı Hilal Kaplan'ın bugünkü (01.04.2022)''İstikrar sağlayıcı güç: Türkiye'' başlıklı yazısı.

"Ateşkesin sağlanabilmesi için barış görüşmelerini Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsrail, İsviçre, Papa veya Birleşmiş Milletler değil, Erdoğan İstanbul'da organize etti."
Alman NTV online "Haftanın Şahsiyeti" köşesinde böyle diyordu. Bu, yıllardır türlü iftirayı attıkları Başkan Erdoğan'ın diplomasi başarısına şaşıran Batı medyasındaki analizlerden sadece birisi.
Diplomasi çetrefilli ve uzun soluklu bir yol. Diplomatik başarılar, akşamdan sabaha kazanılmıyor. Ardında uzun uğraşlar, zaman içerisinde tesis edilen önemli ilişkiler ve tutarlı politikalar var. "İstikrar sağlayıcı güç olarak Türkiye" politikası da öyle. İsmi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un "Türkiye as a Stabilizing Power in an Age of Turmoil" yani "Küresel Kaos Çağında İstikrar Sağlayıcı Bir Güç: Türkiye" başlıklı kitabından aldım. Kitap, küresel sistemin bir tür kaos yaşadığı bu dönemde Türkiye'nin tezlerini ve istikrar sağlayıcı, düzen kurucu rolünü anlatıyor. Kendini doğrulayan kehanet gibi, kitap da çıkmasının üzerinden iki ay geçmişken kendisini doğruladı aslında.
Mesela şu kısım: "Türkiye, küresel düzlemde adalet sağlanmadan barış, istikrar ve refahın sağlanamayacağını güçlü şekilde vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, defalarca ülke liderlerini küresel meydan okumalara karşı birlikte hareket etmeye çağırdı, sadece ulusal çıkarlar için değil bütün insanlığın faydası için çabalanması gerektiğini belirtti. Bu çağrı yalnızca söylem düzleminde de kalmadı. Balkanlar'dan Libya'ya, Somali'den Doğu Akdeniz'e kadar pek çok farklı noktada Türkiye ya çözümün merkezinde oldu ya da istikrarın sağlanması için katkıda bulundu."
Kıtlık ve daha pek çok sorunla boğuşurken Batı'nın sırtını döndüğü Somali'yi ayağa kaldıran, Libya'da Hafter çetesine diz çöktürüp BM destekli hükümeti güçlendiren, Karabağ işgalini sonlandıran Azerbaycan'a yaptırım tehdidine rağmen destek olan ülkemizde Rusya-Ukrayna barış masasının kuruluşu bu yüzden istikrar politikasının tutarlı bir devamı olarak okunmalıdır

Düşünsenize: Masanın iki tarafında, iki Hıristiyan, iki Slav ülke. Müslüman bir ülkenin lideri olan Erdoğan'ı ayakta alkışlıyorlar. Üstelik Rusya ve Ukrayna tarihsel olarak aynı imparatorluğun, Çarlık Rusya'sının parçasıydı. Karşılarındaki liderse, Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasını omuzlarında taşıyor. Bu karedeki diplomatik maharetin altını çizmek için daha pek çok farklılık sıralanabilir. NATO üyesi Türkiye, NATO'nun bizzat varoluş ve kurulma nedeni olan Rusya'yla, ittifak içerisinde en yakın ilişkileri olan ülke. Öyle ki, Belarus'ta kurulması istenen barış masasını önce Antalya, sonra İstanbul'a getirecek kadar...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İsrail üzerinden ticaret de dursun 27 Mart 2024 | 454 Okunma Erdoğan’ın rakibi Erdoğan 26 Mart 2024 | 386 Okunma İstanbul’un 6 Şubat’ı ve İmamoğlu 22 Mart 2024 | 168 Okunma Az kaldı, zaten çözülüyorsunuz 20 Mart 2024 | 524 Okunma Kent uzlaşısı bu mu? 19 Mart 2024 | 287 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar