Git aç kapıyı...

Ellerin üşüyordu biliyorum... Gözlerin darmadağınıktı geceden beri. Bir zaman dilimi içindeydin, çaresiz, ağlamaklı. Boğazın düğüm düğümdü. Sessizliğin...

Ellerin üşüyordu biliyorum... 
Gözlerin darmadağınıktı geceden beri. 
Bir zaman dilimi içindeydin, çaresiz, ağlamaklı. 
Boğazın düğüm düğümdü. 
Sessizliğin sesiydin. 
Git kapıyı aç... 
Belki bir ağaç, bir koru; belki bir bahçe ya da sihirli bir kent var dışarıda. 
Yarım yamalak sözcükler, gözyaşı, şehit cenazeleri, kara toprak. 
Fırtına belki bilmiyorum. 
Göreceksiniz üniversitelerin boşaltıldığını, göreceksiniz bilim insanlarının işlerine son verildiğini. 
Sanatın içine tükürüldüğünü, bilim insanlarının KHK’lerle bir kenara itildiğini. 
Git aç kapıyı... 
Bir köpek bir şeyler arıyordur belki. 
Soğuktan üşümüş oyalanıyordur bahçede. 
Belki bir yüz, bir göz ya da resmin, resmini göreceksin. 
Yıldızlar derin uykudadır. 
İlk gençlik avareliğiyle dumanlanan kafam, kara tahtanın siyahlığında zaman tüneline dalardı benim. 
Güneşli günlerde büyük pencerelerden dersliğe giren ışık elle tutulacakmış kadar yoğunlaştığında, günlerce önceki tebeşir çizgilerini seçmeye çalışıp dalga geçerken, yaşanan saatle yaşanmış olanların arasından dolanır giderdim. 
Şimdi aynı telaşın içindeyim, kaygılıyım, bir saatin sarkacı gibi efkârlıyım...

***

Cehalete prim verdiniz, toplumu ayrıştırdınız, barıştan değil savaştan yana oldunuz. 
Git aç kapıyı... 
Gökyüzü lacivert uykudadır. 
Kırmızıya çalan toprak, yapraklarından arınmış ağaçlar, sessizce ağlayan kadınlar, çocuksu düşler.
Bir kızın olursa adını Eylül koy, sana yakışır. 
Git aç kapıyı... 
Sis olsa bile dışarıda dağılır. 
Ağlama ne olursun, güz geçti, kış geçiyor artık, ilkbahar sürgün verecek bir ay kadar sonra. 
Ağlama ne olursun. 
Sözü edilmez bile artık otların arasında su gibi ilerlemenin. 
Şu karşı taraf kimsesizler mezarlığı. 
Bir ömür geçti “barış” diye diye. 
Şu cehalet zinciri, bu ilkesizlik, hoyratlık, gammazlama, ikiyüzlülük. 
Laik, çağdaş eğitimin defteri dürüldü, tiyatroların kapısına zincir vuruldu, 400’e yakın bilim insanı kapının önüne konuldu. 
Başını kaldır göğe bak... 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Aşklar ve sevinçler... 09 Eylül 2018 | 2.490 Okunma Hoşça kal hüzün... 06 Eylül 2018 | 530 Okunma Bir garip yolcu... 04 Eylül 2018 | 2.351 Okunma Sevda düşleri... 02 Eylül 2018 | 2.434 Okunma Uçarı kaçarı... 01 Eylül 2018 | 110 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar