Papa’nın ifsada açılımı

Önceki yazıda Papa’nın açılım adına yeni bir din icad etmekte olduğunu ifade etmiş, bu açılımın ana hatlarını kendi açıklamasından nakletmiş, üç noktada tahlil ve tenkide...

Önceki yazıda Papa’nın açılım adına yeni bir din icad etmekte olduğunu ifade etmiş, bu açılımın ana hatlarını kendi açıklamasından nakletmiş, üç noktada tahlil ve tenkide girişmiştim, “Ahlaklı ahlaksız, dinli dinsiz bütün insanlığı kucaklama anlayışı” noktası/başlığı bu yazıya kalmıştı.

“Teşbihte hata olmaz derler” ben de bir teşbih ile maksadımı anlatmaya çalışayım:

Fahişeler, iffetli kadınların arasında rahatsız olurlar, isterler ki, bütün çevre kendileri gibi olsun, fark ortadan kalksın ve huzur bulsunlar. Papa da bakmış ki, aklı, vicdanı, şuuru yerinde olan ve fıtratı bozulmamış insanlara, mevcut kitaplarından ve yaptıkları reformlardan yola çıkarak Hristiyanlığı kabul ettirmek mümkün değil; bunca imkan ve gayretlerine rağmen elde ettikleri sonuç kilisenin talim ve telkin ettiği Hristiyanlık’tan kaçış. Kendisi ve diğer din adamları bir yandan emsalsiz bir saltanat sürmekteler, diğer yandan azımsanamayacak sayıda mensupları küçük çocuklara tecavüz etmekte, Papa tazminat ödemekten bıkmış, üstelik itibar kaybetmekteler… Bu dini insanlığa kendisi olarak sunmak ve kabul görmek yerine (bundan ümit kestikleri için) bütün dinleri ve muhafazakâr ahlak anlayış ve uygulamalarını ve bu meyanda yegâne hak din olan İslam’ı bozmaya, hak-batıl, güzel ahlak-ahlaksızlık, insanlık için yararlı olan-olmayan ayrımını ortadan kaldırmaya, insanları “her şeyi mübah ve hak-hakikat görme” anlayış ve uygulamasına yönlendirmeye karar vermiş. Dış görünüşü müsamaha şekeri ile kaplı olan bu açıklama-açılım, insanlığı hayvanlar topluluğuna çevirecek bir uyuşturucudur.

1960’lı yıllardaki Papa, dinler arası diyalog adıyla bir teşebbüs başlatmıştı, başta başka dinlere de bir kurtuluş penceresi açmış, tepki görünce de “maksadım diyalogu, misyonerlik için kullanmaktır” diyerek tornistan yapmış veya asıl maksadını açıklamıştı. Türkiye’den ve yurt dışındaki dindaşlarımızdan bu faaliyete katılanlar olunca yazılarımda ve kaleme aldığım küçük bir kitapta şu uyarıyı yapmıştım(Sitemde vardır):

“Bugün yurt dışında yaşayan dindaşlarımız yoğun bir misyonerlik taarruzu karşısında bulunuyorlar ve oradaki din rehberlerimiz çeşitli maksatlarla Hristiyan din adamlarıyla bir araya geliyor, diyaloglar yapıyorlar. Bu noktada önemli olan husus, “kırmızı çizgilere dikkat etmek, dengeyi bozmamak, kâr zarar hesabını iyi yapmak”tır; eğer bu çeşit diyalog İslam’ın ve Müslümanların menfaatine değil, zararına olursa zinhar ondan uzak durmaktır. Müslümanlar, “Dinler arası Diyalog İçin Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere” diyaloga girmezler, kendi davalarının şuurlu bir “misyoneri: davetçisi, tarafı” olarak diyaloga girerler.”

Anlaşılan odur ki, Papalık, dinler arası diyalog faaliyetinden de ümidini kesmiş, bütün dinleri ve sanırım özellikle yegâne hak din olan İslam’ı ortadan kaldırmak için yeni bir “sözde din anlayışını” ilan etmiştir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tebliğ mi temsil mi? 21 Nisan 2024 | 293 Okunma Birkaç soru ve cevap 14 Nisan 2024 | 545 Okunma Gösteriş ve istismar 07 Nisan 2024 | 364 Okunma Ağır ve yüz kızartıcı suçlara bile verilen ceza böyle oldukça 31 Mart 2024 | 607 Okunma Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durmazlar 24 Mart 2024 | 340 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar