Mezhepçilik ve tarikatçılık(2)

İslâm; kardeşlik, birlik, beraberlik, dayanışma ve yardımlaşma dinidir. Tefrika, zulüm, din yüzünden baskı; yâni fitne, kardeş kavgası İslâm’ın şiddetle yasakladığı...

İslâm; kardeşlik, birlik, beraberlik, dayanışma ve yardımlaşma dinidir. Tefrika, zulüm, din yüzünden baskı; yâni fitne, kardeş kavgası İslâm’ın şiddetle yasakladığı, lânetlediği, mahkûm ettiği davranışlardır. 

Gene tekrar edelim ki mezhepler değil, mezheb taassubu, cehâlet ve gaflet yüzünden İslâm tarihinde kardeş kavgaları olmuş, kanlar dökülmüş, hânümanlar sönmüş, mamûreler harâb olmuştur. Tarihten ibret almak, birlik ve beraberliğimizi titizlikle korumak vazifesinde uyarıcı olmak üzere bu çatışmalardan bâzılarını -mûteber İslâm kaynaklarından- naklediyorum: 

“Bâzı Mağrib şehirlerine Frenklerin, doğu memleketlerine de Moğolların musallat kılınmasının sebeplerinden birisi de hem Sünnî mezhepler arasında, hem de Sünnî ile gayr-i Sünnî mezhepler arasındaki şiddetli taassub, tefrika ve fitnedir. Zaman zaman meydana gelen çarpışmalarda binlerce Müslüman kanı akmış, şehirler harap olmuştur.” (Murtezâ Zebidî. İthâfü’s-sâde (İhyâ şerhi), c. I, s. 282; Füllânî, s. 75) 

Tuğrul Beğ’in veziri Amîdu’l-Mülk Kundürî’nin tesiriyle câmilerde, minberlerde Eş’arîler lânetlenmiş, Hanefîler ile Şâfiîler birbirine düşmüş, kavgalar olmuş, kargaşa ve fitne Horasan, Şam Hicaz ve Irak’a yayılmış, Kuşeyrî, İmâmû’l-Harameyn, İbn Muvaffak gibi zevâta eziyet edilmiş, hapis ve nefyedilmişler, memleketi terketmek mecburiyetinde kalmışlardır. Eş’arîlerin lânetlenmesi âdeti Sultan Alparslan ve vezir Nizâmü’l-Mülk zamanına kadar devam etmiş, ancak onların zamanında önü alınmış ve ülkelerini terkeden ulemânın geri dönüşü sağlanmıştır ( İbn Sübkî, Tabakâtü’ş-şâfiiyyeti’l-kübrâ, Kahire, 1965, c. III, s. 389-405; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târih, Beyrut, 1966, c. X, s. 33; Prof. Dr. O. Turan, Selçuklular Tarihi, İst. 1969, s. 241. )

Ebû’l-Kâsım Kuşeyrî’nin oğlu Ebû Nasrr 469/1077 tarihinde hacdan dönerken Bağdat’a uğramış ve Nizâmiye’de vaazlar vermişti. Vaazlarında Hanbelîlerin aleyhinde bulunduğu, onları mücessime olmakla itham ettiği için taraflar birbirine girdi. Hanbelîler Eş’arilere saldırıp adam öldürüyorlardı. Bağdat’ta bulunan Ebû İshâk Şirâzî ile Nizâmü’l-Mülk arasında yazışmalar oldu, vezir devletin mezhepler karşısında tarafsız olduğunu, mezheplerin ve bu arada Ahmed b. Hanbel’in muhterem olduğunu ifade etti; alınan tedbirlerle fitne yatıştı; bu arada vaazlarda mezheplerden bahsetmek yasaklandı ve vezir Fahruddevle azledildi.( İbn Sübkî, c. IV, s. 234 vd.; Suyûtî, Târihu’l-hulefâ, Kahire, 1952, s. 424; Prof. Turan,  s. 241. )

Hicrî 317 tarihinde, Halîfe Muktedir zamanında Bağdat’ta, “Makam-ı Mahmud”un tefsîri sebebiyle mezhepler arasındaki ihtilâf büyümüş, Hanbelîler ile diğer mezhep sâlikleri arasında kavgalar, çarpışmalar olmuş, birçok Müslüman ölmüştür.(Suyûtî, s. 384). 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tebliğ mi temsil mi? 21 Nisan 2024 | 293 Okunma Birkaç soru ve cevap 14 Nisan 2024 | 545 Okunma Gösteriş ve istismar 07 Nisan 2024 | 364 Okunma Ağır ve yüz kızartıcı suçlara bile verilen ceza böyle oldukça 31 Mart 2024 | 607 Okunma Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durmazlar 24 Mart 2024 | 340 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar