İbn Atâullah İskenderânî: Namaz

Konya’da İmam Hatip’te okurken Milli Eğitim Yayınları’nı da takip ederdim. Bu meyanda İbn Atâullah İskenderânî’nin el-Hikem isimli kitabını da almış okumuştum. Yine Konya’da Akşehirli...

Konya’da İmam Hatip’te okurken Milli Eğitim Yayınları’nı da takip ederdim. Bu meyanda İbn Atâullah İskenderânî’nin el-Hikem isimli kitabını da almış okumuştum. Yine Konya’da Akşehirli Ahmed Efendi isimli bir alimden Sübhatü’s-sıbyân okurken hemen her kelimeyi ihtiva eden bir mısra, bir beyt, bir kıt’ayı ezberinden okuyan bu zat bize Hâkânî’nin Hilye’sini tanıtmış, onu devamlı üzerinde taşıdığını söylemişti. Ben de bir nüsha aldım, cilt yaptırdım ve uzun yıllar üzerimde taşıdım. Sonra nasip oldu bir umrede bu manzum şemâili (Peygamberimizi (s.a.) şiir ile tasvir eden bu kitapçığı) yine manzum olarak Bugünkü Türkçe’ye aktardım (İZ Yayınları’nda çıktı). Bugün el-Hikem isimli eserinden namaz konusundaki veciz sözlerini (hikmetlerini) sunacağım İskenderânî’nin bir de eğitim arkadaşı Bûsırî var. İskendrânî daha ziyade Allah’a olan aşkını, Bûsırî de Peygamberimize olan aşkını terennüm etmişlerdir. Bu ikincisinin Bürde isimiyle meşhur olan Arapça kasidesini de bugünkü Türkçe’ye manzum olarak çevirip Hilye’ye eklemiştim. İskenderânî (v. 709/1309) ve Busırî (v.696/1294), meşhur mutasavvıf ve Şâzeliyye tarikatının pîri Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’nin (v.656/1258) yetiştirdiği Mürsî’nin(v.685/1287) eğittiği iki kâmil İslam insanıdır.

Profesör Ali Nihad Tarlan (merhum) altmışlı yıllarda İst. Edebiyat Fakültesi’nde Mevlânâ’nın Dîvan-ı Kebîr’inden açıklamalar yapıyordu, ben de orada öğrenci olmadığım halde derslerine katılıyordum. Bir gün şunu söyledi: “Kâinatta her şey mümkündür bunun tek müstesnası tesadüftür; hiçbir şey tesadüfen olmaz”.

İki tesadüften değil de iki tevafuktan söz edeceğim:

Resmi talebelik bitti, hoca olduk, seyahatlerimiz oldu, bu arada İran’a ve Mısır’a da gittim. İran seyahatinde Tus şehrinde Firdevsî’nin anıtkabrini görmek istediler, otobüsten indik, ideolojik bir gayretle inşa edilen görkemli binaya girmek içimden gelmedi, etrafı dolaşmaya karar verdim; büyükçe, üzerinde bina olmayan, otlar bitmiş, başında bir dikili taş bulunan bir mezar gördüm, merak ile kitabeyi okudum ki, İmam Gazzâlî’nin kabri! Gözüme inanamadım, ama gerçekmiş! O da dini bir gayretle o tarihte öyle bırakılmıştı.

Mısır’da İskenderiyye şehrine gittik, bir Cuma günü idi, namazı eda için uygun bir cami aradık, namazdan sonra halkın bir türbeye yöneldiğini gördüm, gidip baktım ki, Bûsırî ve İskenderânî’nin mürşidleri olan Mürsî’nin külliyyesi, yakınında da Bûsırî’nin türbesi var.

İnşaallah bu mübarek günlere tahsis ettiğim “İrfan Meclisi” çerçevesinde Gazzâlî’den de irfan incileri takdim edeceğim. Eserlerine ilgi duyduğum ve faydalandığım bu zevatın kabirlerini de bana tevafuk ziyaret ettirmişti.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tebliğ mi temsil mi? 21 Nisan 2024 | 293 Okunma Birkaç soru ve cevap 14 Nisan 2024 | 545 Okunma Gösteriş ve istismar 07 Nisan 2024 | 364 Okunma Ağır ve yüz kızartıcı suçlara bile verilen ceza böyle oldukça 31 Mart 2024 | 607 Okunma Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durmazlar 24 Mart 2024 | 340 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar