Zaman gelip geçerken: Hep telaşlı ve huysuz!

Çok hareket, az bereket... Eylemde, sözde, duyguda sürekli patinaj... Dikkat yorgunluğu... Dağılmak ve etrafı da dağıtmak... Sürekli patlama halleri; öfke de, neşe de, hüzün de birden patlıyor... Çarçabuk...

Çok hareket, az bereket... Eylemde, sözde, duyguda sürekli patinaj... Dikkat yorgunluğu... Dağılmak ve etrafı da dağıtmak... Sürekli patlama halleri; öfke de, neşe de, hüzün de birden patlıyor... Çarçabuk gelişen kırgınlık ve kayıtsızlıklar... Ve elbette bitmez tükenmez bir zihinsel bitkinlik... İşte size günümüzün genç insanı!.. Genç mi dedim? Yanlış. Daha doğrusu artık yanlış. Çünkü kaç yaşında olursak olalım, "bir şeyler" (belki şu dijital teknoloji de) bizi hızla dikkat dağınıklığından çeken çocuklara benzetmeye başladı: Bir oyuncağını bırakıp ötekini alan ve sürekli canı sıkılan küçük çocuklara... Hani olgunlaşma diye bir şey vardı?

***
Emekçiler yeryüzünün kuytularına itiliyor artık. Göze görünmüyorlar, uzaktan uzağa varlıkları hissediliyor sadece... Sahnede ise Byung-Chul Han'ın deyimiyle hiperaktif ve hipernörotik bir tip var. Hep telaşlı ve hep huysuz yani. Çalışmıyor da "performans"ını sergiliyor. Emekçilerin dayanışmacı karakterinin yerini de tüketici egoizmi aldı. (Öğle tatili kaçamakları mesai saatinden çok daha değerli! Hem mesainin Instagram piyasası yok!)
***
Mart 2010'da şöyle yazmışım: "Ne zaman birileri ağzında şeker yuvarlar gibi tatlı tatlı 'affetmek'ten söz açarsa, aldırış etmeyin! Çünkü dikkat ederseniz anlayacaksınız ki, affetmekten değil, unutmaktan söz ediyorlar."
***
Affetmek, varlığın büyük düzenine ve Allah'a inanmakla mümkün. Affetmek, yargıyı devretmektir. Hz. Yusuf der ya kardeşlerine: "Bugün size karşı kınama, sorgulama yoktur. Sizi Allah bağışlasın, o merhametlilerin en merhametlisidir."
***
Birdenbire roman ve hikaye okumaya ilgimi kaybetmeye başladım. İlgi mi dedim? Aşktı bu, basbayağı aşk!.. Geçer herhalde, dönerim yine. Ama hala edebiyat üzerine okumayı seviyorum. Mesela A. Cüneyt Issı ve Tuncay Bolat'ın modern Türk hikayeciliğini temel alarak hazırladığı "Hikaye Kuran Nesneler" başlıklı çalışmaları elimden düşmüyor (Hece Yayınları) Kitapta ne mi anlatılıyor? Haldun Taner'in hikayelerindeki gramofon, ayna, iskambil gibi nesneler veya Tanpınar hikayelerinde elbiseler, "halis ipekli mendiller" falan...
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? 25 Nisan 2024 | 298 Okunma Bu ‘ego’larla nereye? 23 Nisan 2024 | 451 Okunma Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? 22 Nisan 2024 | 384 Okunma Geçiştirilen geçmiş ve gelecek 19 Nisan 2024 | 124 Okunma Tam o noktadan başlayın! 18 Nisan 2024 | 320 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar