Zaman akıp geçerken: Minik uykusuzluklar...

Güzel mi güzel bir sabah. Boğaz'dan esen rüzgar ağustos sıcağını hafifletiyor. Şehrin en güzel parklarından birindeyim. Aileler ağaç gölgelerine çekilmiş piknik hazırlıklarına başlamışlar.

Çocuklar mutlu... Bir dakika!
Ağız alışkanlığı işte!
Klişelerin dayanılmaz hafifliği...
Belki açık havada oldukları için keyifleri gerçekten yerindedir ama şu "yapmasana, etmesene"lerden başlarını alamıyorlar ki! Çocukları parka, kıra, ağaçlara götürdüğümüzde ne yapacağımızı bilemiyoruz. Çocuklar da bilemiyorlar.
Tam ağaçlara gidip yaslanıyor, kucaklamaya çalışıyorlar ki, anneler, teyzeler, babaanneler bir olup bağırıyor:
"Gel buraya, üstünü rezil edeceksin!" Nasıl? Ağaç kabuğuyla mı?
Bir tişört kirlenecekse, en güzel yolu bu değil mi? Üç yaşlarında bir çocuk bomboş ve yumuşacık çayırı bulmuş yalpalayarak koşuyor. Birkaç metre sonra baba bağırıyor: "Koşmaaaaa!.." Koşmayınca tadı çıkmaz ki! Tamam!
Ağaca sarılmasınlar, koşmasınlar.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Korka korka, nereye böyle? 28 Mart 2024 | 370 Okunma Cilalı tavırlar mı, gerçekler mi? 26 Mart 2024 | 294 Okunma Vitrinde DEAŞ var, inanalım mı? 25 Mart 2024 | 397 Okunma Savaş ve Barış 24 Mart 2024 | 164 Okunma Haftanın notları: Sonrası hüsrandır hep 23 Mart 2024 | 88 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar