“Ciddi olunması gereken bir gün!”

AK Parti'nin kurulup hızla iktidara yürüdüğü günlerde dönemin ana akım (beyaz, seçkinci, seküler ve en önemlisi siyaseten hep iş bitirici) medyasındaki zihinsel sarsıntıları iyi biliyorum. Aralarında...

AK Parti'nin kurulup hızla iktidara yürüdüğü günlerde dönemin ana akım (beyaz, seçkinci, seküler ve en önemlisi siyaseten hep iş bitirici) medyasındaki zihinsel sarsıntıları iyi biliyorum.
Aralarında "değişik bir adam" olarak bulunuyordum.
Tepe yöneticilerin bir araya geldiklerinde...
"Yahu bu adamları hiç tanımıyoruz?" diye yakındıklarını hatırlıyorum.
Doğruydu.
Ama gerçekte bir partinin teşkilat üyelerini değil, milletin çoğunluğunu tanımadıklarını bir türlü kabullenemiyorlardı.
Sıkıntıyı birkaç liberal veya 28 Şubat'ta dik durmuş akademisyeni işe alarak çözeceklerini sandılar.
Olmadı, olmadı.

***
Sonuçta ne oldu?
Onu da hatırlıyorum.
AK Parti'nin kuruluş dilekçesine şöyle bir bakıp kenara bıraktılar.
Zaten hem bürokrasinin hem de sermaye oligarşisinin "aşil topuğu" tam şurasıdır: Kendilerine benzemeyeni yabancı sayarlar, kendi sorunlarına uzak duranı uzakta tutarlar. Kafaları en yukarıda olup bitenleri anlamaya odaklanmıştır, milletin arasında ne olup bittiğine bakmazlar. Kafayı duvara vuruncaya kadar bildikleri yolda ilerlerler.
O yüzden akılları fikirleri şu hesaptaydı: Kemal Derviş mi yönetsin ülkeyi, Hüsamettin Özkan mı, İsmail Cem mi?
Temmuz 2001'de, yani AK Parti'nin kuruluşundan bir ay önce Bekir Coşkun şöyle yazmıştı: "Başbakanlardan kurtulma sürelerini üst üste koyun, göreceksiniz ki Kurtuluş Savaşı'nda düşmandan kurtulmak bu kadar uzun zaman tutmuyor."
Bu adamların "demokratlığı" falan da bu kadardı işte!
Nasılsa patronları hükümetler devirip hükümetler kurmaya alışmıştı. Yazar çizer takımı da sosyolojik dip dalgalara bakacak değildi ya, günlerini oligarşiye yaltaklanarak geçiriyordu.
***
Bugün geriye dönüp baktığımızda...
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kuruluş dilekçesinin verilmesinin üzerinden tam on altı yıl geçtiğini görüyoruz.
İktidarda on beş yıl.
O halde şunu da hatırlatayım...
İlk basın toplantısında o sırada kurucu üye olan Erdoğan'a bir gazeteci gevşek bir tavırla partinin amblemi hakkında şöyle sormuştu: "Ampul kaç watt?"
Erdoğan'ın cevabını biliyor musunuz? "Bugün espri yapmaktan ziyade ciddi olunması gereken bir gün."
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar 29 Nisan 2024 | 383 Okunma Güllerin içinden geçmeyen yollar 28 Nisan 2024 | 72 Okunma Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri 27 Nisan 2024 | 93 Okunma İktisat değil, insan... 26 Nisan 2024 | 193 Okunma Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? 25 Nisan 2024 | 335 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar