Müslüman, Kâbe'den daha kıymetlidir...
Resulullah Efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki: "Bir Müslümanın kalbini kırmak, haksız olarak incitmek, Kâbe’yi 70 kere yıkmaktan daha günahtır." Müslüman, hayırlı insan demektir. Müminin...
Resulullah Efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki: "Bir Müslümanın kalbini kırmak, haksız olarak incitmek, Kâbe’yi 70 kere yıkmaktan daha günahtır."
Müslüman, hayırlı insan demektir. Müminin hayırlısı, kendisinde altı haslet bulunandır: 1- İbadet eder. 2- İlim öğrenir. 3- Fenalık, kötülük yapmaz. 4- Haramlardan sakınır. 5- Kimsenin malına göz dikmez. 6- Ölümü hiç unutmaz...
Müslüman, hem Rabbimizin haklarına riayet eder, hem de Onun kullarının haklarını gözetir. Bunun için, karşılaştığı ve görüştüğü her mümine selam verir veya onun selamına cevap verir. Selamlaşmak, Müslümanın din kardeşine dua etmesidir. Bu bir ibadettir. Ona, en iyi bir dilek ve temennide bulunmaktadır. Selam veren, "Allahın selamı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun!" diyerek, din kardeşine hayır dua etmektedir. Selamı alan da, mukabelede bulunarak aynı şekilde kardeşine dua etmektedir...
Müslüman, sahip olduğu imanı sebebiyle Kâbe'den daha kıymetli yaratılmıştır. Bir hadîs-i şerîfte, (Bir Müslümanın kalbini kırmak, haksız olarak incitmek, Kâbe’yi 70 kere yıkmaktan daha günahtır) buyuruldu. Yeryüzünde yaratılan en kıymetli mekân Kâbe'dir. (Kâbe görülünce yapılan duayı Allahü teâlâ kabul eder) buyuruldu. Kâbe'ye olduğu gibi, müminin yüzüne bakınca da, edilen dualar kabul olur. Kâbe'yi herkesin görmesi zor ise de, salih bir mümini bulmak kolaydır. Bu nimeti elden kaçırmamalıdır. Müminlerin, birbirine yaptıkları duanın en güzeli, birbirine selam vermesidir. Hele bir de selamlaşma ile birlikte müsâfeha ederlerse, birbirine olan sevginin ve muhabbetin de artmasına sebep olur...
Merhum Enver Ören Ağabey bir sohbetinde, kendisinin bir hâtırasını şöyle anlatmışlardı: “Bir arkadaşımla beraber, Seyyid Abdulhakîm-i Arvasî hazretlerinin talebelerinden Avukat Mazhar Efendinin ziyaretine gitmiştik. Kendisinden, Efendi hazretlerinden bir hatırasını dinlemeyi istirham ettik. O zaman Mazhar Efendi şunları anlatmıştı: