Devrim nedir? Valla ben de bilmiyorum

Yılmaz Erdoğan’ın Ekşi Elmalar filmini gördüm. Çok düzgün, belli bir sinema anlayışının iyi yansıtıldığı bir film. Böyle bir sinema var. Her zaman da olacak. Her filmin deneysel olması...

Yılmaz Erdoğan’ın Ekşi Elmalar filmini gördüm. Çok düzgün, belli bir sinema anlayışının iyi yansıtıldığı bir film. Böyle bir sinema var. Her zaman da olacak. Her filmin deneysel olması gerekmiyor. Erdoğan da bu gerçeğin bilincinde olarak başı sonu bağlı bir öyküyü anlatıyor

28 Ekim 2016

Erdoğan hakkında bir şeyler söylemek, yazmak bundan sonra zor. Artık Türkiye'deki sinemanın en önemli adlarından biri. Vizontele ve Vizontele Tuuba neredeyse birer kült yapım. Replikleri darbımesel olarak kullanılıyor. Ardından gelen Organize İşler de çok sevildi.
Erdoğan, sinemacı olmanın ötesine geçen bir kimlik taşıyor. Önce oyunları ve stand-up gösteriyle belirdi. Çok sevildi. Öte yandan şair. Bütün bunlar yan yana gelince hayli katmanlı bir karakter çıkıyor ortaya. Üstelik Erdoğan sahneye 1990'lı yılların ortasında, çıktı. Hakkari'de doğmuş, faili meçhullerin ülkeyi kasıp kavurduğu, dağlarında savaşın sürdüğü o dönemde bu kimliğiyle birlikte belirleyici bir sanat insanı oldu. Bu çok zor bir işi başarmaktı.
Sineması, stand-up'ı, şiirleri lümpenliğe yakın duran ama ona teslim olmayan, sokağı bilen, hayata diklenen, bıçkın, kül yutmayan ama hüzünlü bir insanı işliyor. Yalnız, güçlü ama kırılgan, iyilikçi bu insan biraz da Yılmaz Güney'in getirdiği tipin bir metamorfozu.
İlk iki filmi birer dönem filmi olarak insanlara tanımadıkları bir dünyadan zevkli, renkli aynı zamanda hüzünlü kesitler verdi. Taşranın kavurucu duyarlılığı Erdoğan'ın filmlerinin arka planıdır, kimse fark etmese de. Neticede bir filminde önemli tiplerden biri, "Burası hayal kırıklığının başkenti" gibi bir şey söyleyecektir.
Vizontele Tuuba bu dekorun daha siyasal planda işlenmesiydi. Zaten bütün filmlerde 1970'lerin o 'devrimcilik' meselesi arkadan arkaya işler. Ekşi Elmalar'da da böyle. Ama Erdoğan kuşkusuz kendisini yakın hissettiği o 1970'lerin devrimci gençleriyle ve onların çelişkileriyle dalga geçmesini de biliyor. Nitekim filmin iki kahramanı arasında öyle bir diyalog geçiyor. Genç ve ateşli üniversite öğrencisi "Devrimin eli kulağında" derken amcaoğlu köyüne dönüp devrimcinin sevgilisine mevcut durumdan bahsedince arada şu diyalog geçiyor: "Devrim nedir? Valla, ben de bilmiyorum." Daha ne olsun?... Öte yandan film 'merkez sağ'ın o yıllardaki çöküşünü de ele alıyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
‘Büyük tıkınma’ ya da edebiyatı edebiyatımsılarla öldürüş 10 Kasım 2018 | 4.034 Okunma Atatürk’ün hayatı: resmiyet, sivillik, bilimsellik... 14 Eylül 2018 | 279 Okunma Şiirlideğnek küçük İskender ve büyük şiiri 20 Temmuz 2018 | 262 Okunma Nazım Hikmet’in Cep Defterleri 08 Haziran 2018 | 337 Okunma 1968’e Türkiye’den bakmak... 11 Mayıs 2018 | 328 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar