İyi pazarlar…

Dağıtırım! Dağıtırım, onu alır buraya atarım, yığınların altına dalarım, karışırır yüzeye çıkarım. Burası Pazar. Semt pazarı. Severim ben pazarları ve orada yaşananları.
Geçen yine pazara çıktım; pazarcının “Bağğyaaaan, siz gerçek mi siniiiz?” iltifatına bön bön baktım; ardından gelen çamaşır lastiği satıcısının ısrarından sıkıldım. “Ne yapacağım ben çamaşır ipini yahu?!” diye sorayazdım; “Ablam bu ne sinir yeaa? Hiç olmadı kocanı boğarsın!” cevabını aldım. Hakikaten efsaneler… Değme mizahçılar, edebiyatçılar ellerine su dökemez. Hadi beraber pazara gidelim ve yurdum girişimcilerinin harika satış stratejilerini, takdire şayan pazarlama yeteneklerini beraber inceleyelim;

Sebze meyve

Gel abla gel! limona bak suyunu sık çamaşır yıka.
Dedikodu yapma teyzem al yaprağı sarma yap.
Uyuma! doldur dolmanı hanım abla!..
Geeel ablacım bu elmayı yiyen 1 haftaya manken!!!
Aldım beşe, sattım beşe, ben de şaştım bu işe!
Ye baklayı at taklayı.
Abi limona bak, gel altına duş al.
Marullar şahane, bulmayalım bahane!
Sibel Can dumateziii bunlar... tııaaaş... tıaaaaaşş!
5 tane alana kaynanasız koca!
Ye inciri kır zincirleri.
Al bu kirazdan kalmaz birazdan… Abla geeeeeellll.
Al abla al abla al abla, alamazsan çal abla!
Hoppala yavrum yaz geldi, pazara kiraz geldiii, 2 kilo darttım, aplama az geldiiiiii.
Fiyatlar düştü abla yerde arama gel gel.
Ayşe Fatma Feride, sen de kalma geride...
Bunları kaynanam gönderdi, sat da kızıma iyi bak dedi.
Şeftaliler Bursa, adam olur okursa!