Zamane

Seksen yaşındaki dede sordu eşine: “Gençliğimizi hatırlıyor musun hatun? Hani o birbirimize ilk sevdalandığımız günleri?” Nene; “Evet, çok özledim” dedi. Dede; “Yarın ilk...

Seksen yaşındaki dede sordu eşine: “Gençliğimizi hatırlıyor musun hatun? Hani o birbirimize ilk sevdalandığımız günleri?” Nene; “Evet, çok özledim” dedi.
Dede; “Yarın ilk buluştuğumuz yerde buluşup sevgiliyken yaptığımız şeyleri yapalım” diye teklif etti. Ertesi sabah dede süslendi püslendi, ilk buluştukları yere gitti. Bekledi, bekledi, ama nene gelmedi. Eve dönüce ‘neden ektin beni?! ’diye hiddetlenecekti ki; baktı ki nene ağlıyor; “ne oldu?” dedi. Nene cevap verdi: “Ne olacak, annem göndermedi!"
Eskiden kızlar böyleydi… Eskiden şartlar çetrefildi, ama kıymet bilinirdi. Sevgilinin saçının tek bir teline şiirler döşenir, tek bir görmeyle ne çok sevilirdi. Kapı aralığında uzanan bir baş, perde arkasında bir gölgesi yeterdi. Hayatın bir parçasıydı dokunmadan sevmek ve o yüzdendir ki; eskiden aşklar da kızlar da ürkek, edepli ve kıymetliydi. Oysaki zamane kızları öyle mi?
Sanki şampuan reklamı hep fönlü saçlar, incelik güzellik uğruna her zaman açlar…
Yırtmaçlar derin, yüksek topuklu pabuçlar; iş işten geçince saçlarını yolar, avuçlarlar…
Gençlik rüzgârıdır eser başlarda, en az bir kilo boya var suratlarda. Ev işi bilmez, yemek desen ha keza; ama akıllar hep alyansta tek taşlarda...
“Az bi usturuplu giyin kızım” diyenlere kızarlar, çok severler gezmeyi çarşı pazar. Dudak büzer fotosunu paylaşırlar, bi de üstüne güzel oldum sanarlar… Kendinden önce gelir parfümlerinin kokusu; botokstan dolgudan bozulmuş orijinal dokusu. Ay eksik olmaz, olamaz kombini, aksesuarı, takısı; düğme bile dikemez nerde kaldı örgüsü nakışı…
Eli telefonda, gözü yol çeker. Helvaya tuz atar, mantıya şeker… Daha dün taşınıp gelse de köyden, illa vayt çaklıt moka seçer menüden. Bir oturaklı kahve pişiremez, bihaber semaverden çaydan. “Börek aç” desen afallar kalır sanki gelmişler uzaydan.
Evden çıkar doğru yolu şaşırır; peyniri çalamaz, sütü taşırır. Saçları ekletir kirpik taktırır; yırtmaç giyer, eteğini kaldırır. Bir de geri döner, bakanlara saldırır… 
Seller gibi boz bulanık akarlar, sağa-sola gülücükler saçarlar. Moda diye belli göbeği açarlar; eskinin tersine şimdi kızlar oğlan kovalarlar. Hele kimisi yürürken sanırsın sürmeli keklik, gâvur parasıyla etmez bir teklik. Davranışlar, hareketler bir de üstüne kikirdemeler komple köteklik…
Devir dönmüş unutmuşlar amanı, boş işlerle geçirirler tüm zamanı. Ne kültürünü geliştirir, ne zekâsını, sapla samanı ayırt edemez bu zamane kızları.
Gündemden ona ne, fakülte zaten bahane, diploma duvarda hoş durur, gece hayatı sosyalleşmek için şart; saki olur kadehleri doldurur. Evlense kocaya ayrık yoldurur; bu tür tiplerden ne köy, ne kasaba, ne eş, ne de ana olur!..
 
 
Ninem diyor ki; Avradı bet olanın sakalı erken ağarır.
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ara ki bulasın 24 Mart 2024 | 14 Okunma Buyrun beniim... 30 Ocak 2024 | 16 Okunma Çok yaşayın 07 Ocak 2024 | 83 Okunma Bükemediğin eli öpeceksin! 02 Ocak 2024 | 147 Okunma İyi seneler 31 Aralık 2023 | 34 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar