Yanlış çağda yaşadığını düşünen kaç kişiyiz?
Yanlış çağda yaşıyorum hissi bir türlü geçmiyor… Her gün, yeni bir trajedinin ağırlığı altında ezilen bir dünyada, insanın ruhu bu kadar acıyı kaldırmıyor. Bolu Kartalkaya'daki...
Yanlış çağda yaşıyorum hissi bir türlü geçmiyor… Her gün, yeni bir trajedinin ağırlığı altında ezilen bir dünyada, insanın ruhu bu kadar acıyı kaldırmıyor. Bolu Kartalkaya'daki yangın faciasında kaybedilen canlar, yerle bir olan hayatlar ve ardından sosyal medyada patlayan o tanıdık 'hezeyan dalgaları'. Herkesin elinde bir megafon: "Şöyle olmalıydı", "Böyle yapılsaydı". Ama geriye dönüp baktığımızda, bu acılar hızla unutulup gidiyor. Kabul edelim, acının ömrü kendi acımız olmadıkça çok kısa. Toplumsal bellek giderek daha çabuk siliniyor. Bir yangının dumanı dağılır dağılmaz, ekranlarımız yeni trajedilere açılıyor. Oysa kaybettiklerimizin arkasında kalması gereken bir hesap, bir sorgulama yok mu? Çoğu zaman o hesap sorulamıyor. Yerine geçen ise 'duyarlılık performansı' sosyal medya...