Sanatçı ve sanatçıyı hiçe sayan pazarlama stratejisi
Bazı anlar vardır, insan durur ve şöyle düşünür: "Gerçekten mi? Ya." İşte tam da böyle hissettiren bir ana daha tanıklık ettik. Türkiye'nin en önemli sanatçılarından, kavramsal sanatın yapı...
Bazı anlar vardır, insan durur ve şöyle düşünür: "Gerçekten mi? Ya." İşte tam da böyle hissettiren bir ana daha tanıklık ettik. Türkiye'nin en önemli sanatçılarından, kavramsal sanatın yapı taşlarından Ayşe Erkmen, bir kahve markasıyla işbirliği yaparak… kahve fincanı tasarladı.
Evet, yanlış duymadınız. Ne bir retrospektif sergi, ne derinlikli bir yerleştirme, ne de kamusal alanda düşündürücü bir müdahale. Fincan. Tasarım sürecini şöyle anlatıyor Erkmen. Üzerinde "göz" varmış. İçinde "kahverengi renkte kahve" olacakmış. Üstünde de köpük. Peki bu mudur yani? Ayşe Erkmen gibi bir sanatçının yaratıcı süreci "Bir göz düşündüm, kahverengi renkte kahve gibi" seviyesine mi indirgenir? Madem video da çekilmiş, neden bu kadar yüzeysel bir anlatı tercih edildi? Neden sanatçının o derinlikli bakışı, sadece köpük ve kahverengi kahveye sıkıştırıldı?
Kabul edelim: Bu, bir sanatçıya fincan tasarlatmak değil, bir sanatçıyı pazarlama...