Bella Ciao Rahip Brunson, ne çok sevmiştik seni!

Sonunda serbestsin. Ama gitmeseydin keşke, karpuz kesecektik daha. Yapılacak işler vardı mis gibi. Anladık, çağırıyorlar. Çoktan seni anlatan bir dizi senaryosunu bile hazır etmişlerdir. Yakında izleriz Netflix’te, en...

Sonunda serbestsin.
Ama gitmeseydin keşke, karpuz kesecektik daha. Yapılacak işler vardı mis gibi.
Anladık, çağırıyorlar. Çoktan seni anlatan bir dizi senaryosunu bile hazır etmişlerdir. Yakında izleriz Netflix’te, en çirkefinden.
Neyse herkes rahatladı. Senin ajan olduğuna dair en acayip “delilleri” sunanlar, gizli tanıkların o “korkunç” ifşaatlarını yayınlayanlar, iki yıldır tutukluluk hâlini sürdürenler, hükûmet, Türkiye ve tabii en başta Evanjelik güruhdan 6 Kasım Kongre Seçimleri için oy beklentisi olan Donald Trump’a kadar herkes derin bir nefes aldı.
Tanıklar da rahatladı. Tek tek değiştirdiler ifadelerini. Meğer görmemişler, duymamışlardı hiçbir şeyi.
Aslında Mahkeme Heyeti Brunson’ı şimdiye dek çoktan bırakacaktı lâkin Trump’ın ağzını tutsan Mike Pence konuşuyordu.
Yine de ABD’nin o burnundan kıl aldırmaz Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert’e bile “Bu bir hukuki süreç, sonuçlarını ve yargıdan çıkacak kararı bekliyoruz” dedirttiniz ya, helal olsun. Oysa bugüne kadar Mike Pence’inden, Trump’a kadar tamamı “Serbest bırakın yoksa çok fena olacak” diyerek yargıyı hiçe saymışlardı. Biz de karşılığında Rıza Zarrab-Hakan Atilla davasının ne denli dandik ve uyduruk suçlamalarla organize edilen düzmece bir dava olduğunu onlara söyleyip durduk.
Sonuç Hakan Atilla cezaevinde, Brunson serbest.
Çünkü yargıda ve hukuksuzlukta mütekabiliyet, karşımızdaki devlet ABD olunca işe yaramıyor. Bizim hukuk ilkelerinden başka sığınacak yerimiz yok.
Bu yüzden fıkradaki gibi şimdi “Biz bu pastayı niye yedik?” diye soruyoruz. Bana biri dünkü tahliyeyle ilgili yarım kalan gurur dışında bir kazancımız varsa söylesin, eyvallah diyeceğim.
Serbest bırakılan Rahip Andrew Craig Brunson bana göre de buz gibi Amerikan ajanı. Ama dosyada bunu kanıtlayan elle tutulur somut bir delil yoktu. Tanık ifadeleri ise son derece şüpheliydi. Bunu 28 Temmuz 2018 tarihli yazımda(*) da dile getirmiştim. Şimdi mahkemenin verdiği karar ve gizli tanıkların ifadelerini değiştirmeleri de zaten o zaman yazdıklarımı teyit eder nitelikte.
Kısaca herkes için happy end (mutlu son), ama ağızda kekremsi bir tat var.
Haydi bakalım, BELLA CİAO Rahip Brunson.
Yazıdaki başlığın bazı arkadaşların yaptığı gibi gizli bir şifre içerdiğini düşünmeyin.
Niyetim buradan eğlenceli bir konuya geçmek.
Olay İtalyan partizanlarının şarkısı Bella Ciao ile ilgili dün sosyal medyada alevlenen tartışmayla alakalı.
Bella Ciao, “Hoşçakal” demek. İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’da faşistlere karşı savaşan partizanların şarkısı. Tabii Alman Nazilerine karşı da mücadele ettiler aynı zamanda. Partizanlar bilenin aksine sadece komünistlerden değil her kesimden vatanseverlerden oluşuyordu.
Bu şarkıyı ilk önce 70’li yıllarda Sezen Cumhur Önal’ın yazdığı sözlerle “Sen, sen, sen” adıyla Mehmet Taneri seslendirdi. O dönem TRT’de çalınabilmesi için sözlerinin aşk şarkısı formatına çevrilmesi gerekiyordu. Zaten öbür türlüsünü de Sezen Cumhur’dan beklemek abesti. Daha sonraki yıllarda terör örgütü DHKP-C’nin müzik kolu Grup Yorum tarafından Türkçe versiyonu servise sunuldu “devrimci” sözlerle.
Son zamanlarda La Casa de Papel adlı çok konuşulan İspanyol dizisiyle gündeme geldi Bella Ciao.
Şimdi de şarkıcı Hilal Cebeci Bella Ciao şarkısını İtalyanca seslendirmiş ve bir video klip hazırlamış. Klipte Grup Yorum’unkini aratmayacak kadar bollukta keleş de var, Robin Hood’un İspanyol versiyonu La Casa de Papel dizisindeki  Salvador Dali maskeli adamlar da.
Çıkan tartışmanın sebebi başka. Çünkü klibi izleyenler Hilal Cebeci’nin hayli hareketli poposundan da mahrum edilmiyor. Hem de bol miktarda ve kışkırtıcı biçimde.
İşte bu durum “kutsala hakaret” sayılarak solcu ve komünistlerin sosyal medyada ayaklanmasına sebep oldu. Hilal Cebeci’ye en ağır sözlerle hakaret edip klibi derhal iptal etmesini istediler. Hilal Cebeci de onlara “Ben bir numaralı devrimciyim, direnişçiyim, ne var beni linç edecek. Şarkıyı club tarzında yaptım” deyiverdi ve geri adım da atmadı.
Vallahi bravo kadına.
Ben de anlayamadım neden kızdılar. Keleş de var, o maskeli zımbırtılar da. Üstelik Gezi dangalaklığını andırıyor, bol bol nostalji yaparlardı. Artı popo sallıyor bonus olarak, daha ne? Yıllarca Bella Ciao’ı (Bella Çav) gittikleri barlarda gece yarılarında zil zurna sarhoş ve kafaları bir milyonken, kadın-erkek avaz avaz, içlerinden çağlayan gibi taşan “devrimci ruh”la söyleyenler onlar değil mi? Hilal Cebeci’ninki en azından barlarda popo sallayarak eller havaya yaptıktan sonra Bella Ciao söyleyip, ardından bir de 10. Yıl Marşı patlatmaktan daha tutarlı bir tutum.
Ardan Zentürk gibi yazayım, geçiniz.
.....
(*)http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/603411.aspx
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
PKK’nın Avrupa’daki Türklere saldırıları ülkemiz için bir işaret 28 Mart 2024 | 2.694 Okunma Yalnızca vaatlerini değil FETÖ TV’lerindeki konuşmalarını ve ilişkilerini de hatırlamıyor 26 Mart 2024 | 3.868 Okunma Hükümet kamu yöneticilerini FETÖ’cülere karşı savunmasız bırakmamalı 23 Mart 2024 | 2.465 Okunma FETÖ’cü ve PKK’lı gençler! Özgür amcanız darbe için hazır, sizi bekliyor… 21 Mart 2024 | 3.332 Okunma İmamoğlu’nun asıl sancısı; Kandil’in kesin kararını henüz vermemiş olması mı? 19 Mart 2024 | 3.777 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar