“Aşk bu değil yapma güzel!”

Arkadaşımın 1995’te gönderdiği mektubu okudum biraz önce. Taze anne olduğu günlerden. Kasım diyorlar diye yazmış. Günleri, ayları, yılları bilmezdi E. Daima...

Arkadaşımın 1995’te gönderdiği mektubu okudum biraz önce. Taze anne olduğu günlerden. Kasım diyorlar diye yazmış. Günleri, ayları, yılları bilmezdi E. Daima 16.yüzyılda...Çalıştığı metnin içinde...

Oysa benim içinde bulunduğum yılı unutmamam gerekiyor. Ayı ve günü unutunca fazla sıkıntı yaşamıyorum. İçinde bulunulan yılın bir kaç yıl gerisinde kalınca epey bir sıkıntı oluyor. Aralığın sonundan itibaren yeni yılın rakamlarını aklımda tutmaya çalışıyorum, ama ben yılı ezberleyinceye kadar bazen yıl bitiyor. Bir kaç yıl önce onlarca kişinin kitabına 2008 tarihini atmışım bir imza gününde. En sonunda bir lise öğrencisi neden 2008 diye imzalıyorsunuz diye sordu da...Diğerleri niye sormamış? Yazarın bir bildiği var deyip memnuniyetle kabul etmişler bir kaç yıl evvelinin tarihini. Kitapları toplayıp bu da benim şaşkınlığımdır yazdım attığım yanlış tarihin yanına. Rakamların bir önemi yok benim için. Benim derdim günü gün yapan nedir sorusuna cevap bulmakta düğümleniyor. “İşte o gün” dediğimiz şey. Bir günü/bugünü ya da dünü diğerlerinden öne çıkaran o iç huzuru ya da insanın içindeki bütün renkleri solduran o derin elem?

Günü gün yapan tüketim kültürü olunca tadım kaçıyor.14 Şubat mesela. “14 Şubat sevgililer günü” duyurusundan habersiz kalmanız mümkün değil. Sadece internet ortamında her an her vesile ile ekranınızı paylaşan reklamlar değil, çarşı pazar işgali var bir de.

İhtiyacınız olan bir ürünü almanızın imkansız olduğu bir zaman dilimi Şubat ayı. Almaya niyet ettiğiniz her üründe, nevresim takımından soğan kabına kadar, her ama her üründe, karşınıza aşklı meşki cümleler, kalpli malpli şekiller çıkacak. Üstünde hiçbir şekil, cümle olmayan bir şey aramaya kalkmayın. Bulamayacaksınız. Soğan kapının üzerindeki aşklı meşkli cümleyi okuyunca Nesrin Sipahinin sesinden bir şarkı eşlik ediyor şaşkınlığıma: Aşk bu değil yapma güzel/sen insanı güldürürsün.

Patates soğan koymak maksadıyla yapılmış teneke kutunun üzerindeki “aşkla pişen yemekler” ibaresi imdat dedirtecek türden. Renk renk yap. Üzerinde patates, soğan resmi. Tamam. “Aşkla pişen yemekler” diye bir cümle kondurmak da nedir?

“Yeni nesil ev kadınları” aşkla pişen yemek bahsini çok yanlış “yorumluyor” zaten. Yemeğin kıvamını değil içine konulan kabı önceliyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Negatif nasihatler ile insan-ı kâmil değil, esfel-i safilîn olunur... 22 Mart 2024 | 314 Okunma Anlam dünyamızın duvarlarını dinleyerek öreriz 15 Mart 2024 | 198 Okunma “Hasta denetimi, imaj yönetimi” 08 Mart 2024 | 200 Okunma Bir arpa boyu yol, tesettürlü özne her kesime hâlâ yabancı... 01 Mart 2024 | 413 Okunma “Benim yanlışım senin hakikatini kovar” korosu... 23 Şubat 2024 | 216 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar