İki ayaklı kırılganlığı azaltma programı

Seçimden sonra yapısal sorunlara çözüm getirmek üzere ekonomiye odaklanılabilinirse, ele alınması gereken sorunların başında Türkiye’nin yurtdışından kaynak girişine (borçlanmaya) olan...

Seçimden sonra yapısal sorunlara çözüm getirmek üzere ekonomiye odaklanılabilinirse, ele alınması gereken sorunların başında Türkiye’nin yurtdışından kaynak girişine (borçlanmaya) olan bağımlılığı gelmeli. Nasıl azaltılacak?

Bu bağımlılık önemsiz düzeylere çekilmedikçe yabancı finans çevrelerinin Türkiye’ye yönelik iştahlarındaki her değişiklik Türkiye ekonomisini etkiliyor. Algılanan riskler nedeniyle risk alma iştahı önemli ölçüde azalıyorsa, önce keskin kur ve faiz artışları gözleniyor. Sonra enflasyon artıyor. Döviz cinsinden borçlu kesimlerin, özellikle de döviz borçları döviz alacaklarından oldukça fazla olan şirketlerin bilançoları bozuluyor. Daha az dış kaynak, bir süre sonra kredi arzını olumsuz etkiliyor. Aynı koşullarda kredi talebi de düşüyor. Tüm bu gelişmeler büyüme oranını düşürücü ve işsizliği artırıcı yönde çalışıyor. Öte yandan, risk alma iştahındaki keskin artışlar da sorunlar yaratıyor. Bu sefer lira belirgin biçimde değerleniyor (kur düşüyor), borçlanma iştahı çığ gibi büyüyor, kredi arzı alıp başını gidiyor, ekonomi potansiyelinin çok üzerinde büyüyor ve cari işlemler açığı yükseliyor. İlk bakışta hızlı büyüme iyi bir şey olarak algılansa da her ekonomi önünde sonunda kış koşulları ile yüzleşeceği için, artan borçlar kışa hazırlıksız yakalanılmasına neden oluyor.

Yurtdışından borçlanmaya bağımlılığı azaltma programı iki ayak üzerine oturmalı. Birincisi, yurtdışından borçlanabilmek için bazı ölçütlerin sağlanması zorunluluğunu getirmek gerekiyor. Özünde döviz cinsinden borçlanmayı döviz cinsinden gelire ve varlıklara bağlamak düşünülmeli. Böylelikle, 2001 krizi sonrası bankacılık kesimi için yapılan çok önemli reformların başlıcalarından biri finansal olmayan şirketler için de gerçekleştirilmiş olur. Farklı bir ifadeyle, Türkiye’nin şu anda Demokles’in kılıcı gibi başının üzerinde asılı duran şirketler kesiminin döviz açık pozisyonu kırılganlığı zamanla ortadan kaldırılır.

İkincisi, yurtdışından borçlanma ihtiyacını azaltıcı adımları atmak gerekiyor. Yurtiçi tasarruf oranını yükseltmek zorunda Türkiye. Bunu tasarlamak ve hayata geçirmek, açık ki ilk ayağı tasarlamak ve hayata geçirmekten çok daha zor. Bunun da iki ayağı var: Özel tasarruflar ve kamu tasarrufları.

Kamu tasarruflarını artırmanın yolu vergi oranlarını yükseltmeden vergi gelirlerini artırmaktan geçiyor. Farklı bir ifadeyle, vergi tabanını genişletici adımlar atılmalı. Bu da büyük ölçüde kayıt dışı ekonominin boyutunun azaltılması ile ilgili. Yapılabilirse, hem kayıt içinde çalışan ve verimli oldukları için kayıt dışında aynı işi yapanlar ile rahatlıkla rekabet eden şirketlerin büyüyüp serpilmelerine ve dolayısıyla ekonomide verimliliğin artmasına yarayacak. Hem de vergi gelirleri yükselecek. Bir taşla iki kuş vurmak gibi. Ama siyaseten çok zor. Kayıt dışındaki firmaların kısa sürede yok olmaları demek. Orada çalışanlar için dişe dokunur alternatifler oluşturmadan, bu reformu gerçekleştirmek zor görünüyor. Peki, siyaseten göze alındı; nasıl yapılacak? Vergi uzmanı değilim. Açık ki vergi uzmanları ve doğrudan kayıt dışındaki şirketlerle konuşarak (içeriden bilgi alarak) yapılabilecek bir iş. Açığa çıkacak işgücü için ise yeni beceriler kazandıracak eğitimler, bu reformdan yararlanacak sektörlerde bir ölçüde zorunlu istihdam, süresi uzatılmış ve tutarı artırılmış işsizlik yardımlarının bir bileşimi düşünülebilir.

Özel tasarrufları artırmak için ise kamu tasarruflarını artırmadaki gibi “sihirli” çözümler yok. Ama şurasından burasından yapılabilecekler var: Yastık altındaki altını sisteme çekebilecek adımlar. Mevduat faizini enflasyona ezdirmemek. Faizsiz finansal varlıkları çeşitlendirmek. Özel emeklilik sistemleri. Emeklilik için ek tasarrufu özendiren sistemler.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Havuz problemi 01 Ağustos 2018 | 229 Okunma Piyasa faizi - Merkez Bankası faizi 25 Temmuz 2018 | 675 Okunma Yatırımların verimliliği 19 Temmuz 2018 | 147 Okunma Merkez bankası bağımsızlığı kavramı 11 Temmuz 2018 | 254 Okunma Bir bakmışsınız biçim değiştirmiş 04 Temmuz 2018 | 192 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar