Okurlarla hasbihal

Bugün biraz okurlarla hasbihal edelim. Sevgili okurlarım günde birkaç yüz mail atıyorlar. Fikirlerini söylüyorlar, yazılarımı olumlu veya olumsuz eleştiriyorlar. Doğrudan övgü yapanlar da var, hiç...

Bugün biraz okurlarla hasbihal edelim.

Sevgili okurlarım günde birkaç yüz mail atıyorlar.

Fikirlerini söylüyorlar, yazılarımı olumlu veya olumsuz eleştiriyorlar.

Doğrudan övgü yapanlar da var, hiç sakınmadan sövenler de.

Sövenlerin giderek azalması ise sevindirici.

Onun yerini akılcı eleştirilerin alması ise memnuniyet verici.

Okurlarım zannetmesinler ki, yazdıkları çöpe gidiyor.

Hepsini ben okuyorum. 
Bazılarına yanıt veriyorum ama hepsine yetişmeme imkan yok.

Kiminden feyz, kiminden ders alıyorum. Pek çoğundan bir şeyler öğreniyorum. Bugün de onların yolladıkları mailler üzerinden onlarla biraz sohbet etmek istedim.

1. PARAYI BETONA GÖMME MESELESİ: Okurum diyor ki, “'Kore vatandaşın yastık altından çıkarıp bankalara koyduğu parayı inşaata gömmedi, üretime yönelik yatırıma harcadı' demişsiniz. Yanılıyorsunuz. Mesela Hyundai, Kore Savaşı’nın ardından inşaatçılıkla başlayan bir şirketti. İnşaattan kazandığı para ile bugünkü haline geldi. Hangi alanlarda yatırım yaptığını ve nasıl bir dünya devi olduğunu biliyorsunuz herhalde. Ayrıca Türk müteahhitlerinin dünyanın pek çok yerinde büyük inşaat projeleri yaparak ülkemize hizmet ettikleri de ayrı bir gerçek”

Değerli okurumun ne demek istediğimi anlamadığı ya da benim anlatamadığım belli. Benim betona yatırmayalım dememden kasıt, inşaat yapmaya dayalı bir büyüme sevdasından vazgeçelim anlamındadır ve bu fikri ben 2006 yılından beri dile getiriyorum. Üretim yapmaz, teknoloji geliştirmezseniz inşaatı yaptığınız sürece büyürsünüz ama sonunda tıkanırsınız. Kore’de Hyundai sizin dediğiniz gibi inşaatla başlamış olabilir ama sonrasında üretime dönmüş olduğunu siz de söylüyorsunuz. Bizde ise tam tersi oldu. Sanayi yatırımlarını yabancılara satan bazı büyük şirketler kısa süreli rant için inşaat sektörüne girdiler ve bugün pek çoğunun sıkıntıda olduğu konuşuluyor.

2. BEYAZ TÜRKLÜK MESELESİ: Okurum diyor ki, “Fatih Bey, bu yaşınızda ve etrafınız bunlarla örülüyken beyaz Türkleri tanımamanız ya saflıktır ya da tanımazlıktan gelmektir. Beyaz Türk iğrenç bir yaratıktır. Bakın insan demiyorum, yaratıktır. Bir gün beraber bir Nişantaşı yapalım hatta ... üniversitesi denilen b.k çukuruna gidelim. Ben size tek tek gösteririm beyaz Türk kimmiş”

Çok sevgili öfkeli okurum. Emin ol beyaz Türk diye bir şey yok. Benim tanıdığım tek beyaz Türk nur içinde yatsın Neslişah Sultan’dı. Beyazlaşma çabasında Türkler çok ama onlar da olsa olsa grileşebiliyorlar. Nişantaşı’da dolaşırsak beyaza yakın Türk olarak göreceğimiz kişi Teşvikiye taraflarına geçersek Murat Bardakçı olacaktır. Onun evinden az yukarıda ise Yozgatlı Ahmet Hakan’a rastlayabiliriz. Bugünlerde Nişantaşı’nda bırak beyazını Türk görmek bile çok zor. Yüz kişi görsek 90’ı Arap ülkelerinden misafirlerimiz olacaktır. Geri kalan 10 kişi de ya dükkanlarda çalışan yurttaşlarımız ya da simitçiler olur.


3. MİLLİ EĞİTİM’DE CEMAATLER MESELESİ: Eğitim içinden biri olduğu anlaşılan okurum şöyle yazıyor:

“Merhaba Fatih Bey,

Bugün yazınıza konu olan bazı isimlerle 31 Ocak-2 Şubat 2018 tarihinde 7. Geleneksel Eğitim sempozyumunda beraberdik. Şimdi Sayın Bakanımız o zaman özel okul sahibi unvanı ile Ziya Selçuk Hocamız da oradaydı. Yazınızda ismi geçen Ölçme ve Değerlendirme Genel Müdürü Bayram Çetin'i ilk kez canlı dinleme şansım oldu. O derece hayran kaldım ki arkadaşa her kelimesinden ben buraya liyakat ile değil torpil ile geldim diye bas bas bağırıyordu. Ne sorduysak, cevaplayamayan bir genel müdür, arkadaşlar çalışıyor, arkadaşlar ilgileniyor diyen bir tip. Hatta en son sorulan "Seneye yapılacak sınavlarda 5,6 ve 7. sınıftan soru var olacak mı?" sorusuna verdiği "Bilmiyorum." cevabı 40 dakikalık sunumundaki en doğru cevaptı. O gün dinledikten sonra Ankara'da bakanlıkta öğretmen arkadaşımla konuştum, "Yahu iki kelimden bir cümle, iki cümleden bir paragraf kuramayan adam nasıl Ölçme Değerlendirme Genel Müdürü olur?" dedim, aldığım cevap aynen şu idi. " Kendisi, üniversite yıllarından müsteşar yardımcısının (Muhterem Kurt) ev arkadaşı, onun sayesinde göreve geldi.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bana katlanan herkese teşekkürler 16 Mayıs 2023 | 413 Okunma İçimizdeki İrlandalılar 12 Mayıs 2023 | 673 Okunma Dünün güneşi, bugünün çamaşırı 11 Mayıs 2023 | 1.189 Okunma Bozburun'da işlem tamam 10 Mayıs 2023 | 612 Okunma Rant deyince dingildeyenler 09 Mayıs 2023 | 806 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar