Tarihin kokuları…

Dilimiz bir besinin tadını, burnumuz da kokusunu algılıyor. Kokusu iyi duyulamayan besinlerin tadı da iyi alınamıyor. Örneğin, nezle olduğumuzda kokuları tam olarak alamadığımız için besinlerin gerçek...

Dilimiz bir besinin tadını, burnumuz da kokusunu algılıyor. Kokusu iyi duyulamayan besinlerin tadı da iyi alınamıyor. Örneğin, nezle olduğumuzda kokuları tam olarak alamadığımız için besinlerin gerçek tadını da algılayamıyoruz... Besinlerin tadını tam olarak alabilmemiz için burun ve dilin birlikte görev yapması gerekiyor.

Çoğu tatlar, koku duyumuz tarafından tanınıyor. Örneğin, sarımsaklı bir yemek yerken burnumuzu tıkarsak veya nezleyken böyle bir yemek yersek, bu yemeğin tatlı veya ekşi olduğunu ayırt edebiliyoruz, ancak sarımsak kokusunu algılayamıyoruz. Koku alma duyusunun en duyarlı olduğu dönemin 30-60 yaş arası olduğu, sonraki yaşlarda koku almanın azaldığı söyleniyor... Buna razı olmaktan başka bir çare yok, ama herhangi bir nedenle kokuları hiç alamadığımız bir dünyayı düşünmek bile istemiyorum!..

Koku deyince, 1974’te Vittoria Gassman’ın, 1992’de Al Pacino’nun emekli olmuş kör bir subayı canlandırdıkları “Kadın Kokusu” filmlerini izlemek; Jean-Baptiste Grenouille isimli kahramanını tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, salt kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı ve istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten kesinlikle çekinmeyen bir katile çeviren Patrick Süskind’in filmi de çekilen “Parfüm” romanını okuyup filmini seyretmek lâzım diye düşünüyorum...

Hafıza söz konusu olduğunda çoğunlukla görsel ve işitsel uyaranlar üzerinde duruluyor. Halbuki koku duyusu, bilginin bellekte yer etmesi açısından çok önemli bir etken. Koku hafızası iyi olan insanlar, birçok şeyi o kokulardan yola çıkarak çok rahat hatırlayabiliyorlar…

Ben, kentleri de kokularla anımsarım… Örneğin, New York sarımsak, Adana turunç çiçeği kokar… İki sene kadar önce İstanbul’da, Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde (ANAMED) açılan bir sergi, çok ilgimi çekmişti… Çünkü, konusu, tarihin kokularıydı!
“Koku ve Şehir” sergisi, ziyaretçilerini bir zamanlar Anadolu topraklarında yaşamış medeniyetlerin tarihsel koku dünyasını keşfetmeye davet ediyordu. Kahve, nane ve kolonya gibi günümüzün hâkim kokularından pek çok örneğin yanı sıra geçmiş dönemlerin esintilerini taşıyan safran, buhur ve amber gibi birçok kokunun da aralarında yer aldığı 50’yi aşkın koku, ANAMED’de sergilenmişti…

İşte o sergi, Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM) ve Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi işbirliği ile bu kez Ankaralılarla buluştu…
Serginin küratörlüğünü Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Lauren Nicole Davis, tasarımını ise PATTU (Cem Kozar, Işıl Ünal) üstlenmiş. Sergide yer alan kokular, MG Gülçiçek International Fragrance Company tarafından hazırlanmış. Farklı kültürlerin tören ve geleneklerine ait kokuları ele alan sergi, antik dönemden günümüze kadar olan sürede Anadolu’da öne çıkan kokuların yanı sıra Bizans döneminden itibaren İstanbul’un kokularını da ziyaretçilerle buluşturuyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Aganta burina burinata! 01 Ekim 2018 | 207 Okunma Yazının kadim coğrafyasında… 28 Eylül 2018 | 204 Okunma Türk kahvesinin önü açık 24 Eylül 2018 | 176 Okunma “Borusan Sanat”lılarla bir akşam 21 Eylül 2018 | 179 Okunma Adana’nın geleneksel tarihi evlerini gördünüz mü? 17 Eylül 2018 | 222 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar