Gazetecinin kişisel çıkarı

Gazetecilere “kamunun bekçi köpeği” denilmesi de bu işlevinden kaynaklanır. Bazen “gerçeğin bekçi köpeği” ya da “demokrasinin bekçi köpeği” diye kullanılsa da bu tanımların...

Gazetecilere “kamunun bekçi köpeği” denilmesi de bu işlevinden kaynaklanır. Bazen “gerçeğin bekçi köpeği” ya da “demokrasinin bekçi köpeği” diye kullanılsa da bu tanımların tümü aynı kapıya çıkar; gazeteciler için “kamu yararı”nın her şeyin önünde gelmesi gerektiğini vurgular.  Haber yazarken de sorulacak ilk soru, “Yazılmasında kamu yararı var mı?” sorusudur. Bu sorunun yanıtı haber değerini belirler.

 

Ama bir gazeteci haber ya da yazı yazarken kamunun çıkarı dışında kişisel çıkarını ya da özel bir grubun/kişinin/kuruluşun çıkarını gözetmek durumunda kalırsa “çıkar çatışması” doğar. O nedenle gazetecinin kamu çıkarından başka hiçbir çıkarı gözetecek konumda olmaması gerekir.

 

Gazetecinin başka işinin olması ya da başka şirket/kulüp/organizasyon/grup ile maddi-manevi çıkar ilişkisi içinde bulunması sakıncalıdır. Gazeteci, kamunun çıkarı ile çıkar ilişkisi içinde bulunduğu yerin çıkarını gözetme ikilemi içine düşebilir. Gazeteci ikileme düşmese bile “editoryal kararının etkilendiğine dair en küçük bir kuşku doğması” bile çıkar çatışması olarak değerlendirilir.

 

Maalesef Türkiye medyasında çıkar çatışmasının önlenmesine gerekli özen gösterilmiyor. Çıkar çatışması yaratan ya da yaratabilecek birçok ikili pozisyon olağan kabul ediliyor; herkesin gözü önünde sürüp gidiyor. Gazeteciliğin itibar erozyonunun nedenlerinden biri de bu.

 

Daha iyi anlaşılması için birkaç örnek vereyim. Diyelim bir yazar ya da muhabir aynı zamanda sanatçı. Birlikte sahne aldığı sanatçılar ya da iş ilişkisi içinde olduğu şirketlerle ilgili yazı yazarsa çıkar çatışması doğar. O yazıyı/haberi, kamunun çıkarını gözeterek mi, yoksa iş ilişkisi içinde olduğu kişi ya da şirketlerin çıkarını gözeterek mi yazdığı kuşkusu ortaya çıkar.

 

Diyelim bir yazar ya da muhabir, panel/sunum/söyleşi gibi etkinliklere ücretli olarak gidiyor. Bu gazeteci, ücretli katıldığı bu tür etkinliklerle ilgili yazı/haber yazarsa yine çıkar çatışmasından söz edilebilir. Zira maddi çıkar sağladığı için o kişi ya da şirketi yazdığı görüntüsü doğar.

 

Aynı durum ücretli olarak DJ’lik yapan, beste yapan, parti gibi organizasyonlara ücretle katılan, şirket kuran, profesyonel spor kulübünde yöneticilik yapan, ticari kuruluşlarla tanıtım ilişkisi içine giren, başka kuruluşa da haber veren spor yazarı, alanında ticari işlere girişen sanat yazarı, giyim danışmanlığı yapan moda yazarı, internet sitesi sahibi gazeteci için de geçerlidir. Prensip olarak gazetecilerin bu tür işlere girişmemesi gerekir. Eğer böyle ikinci işleri varsa da o konularla ilgili hiçbir şey yazmamaları en doğrusudur. Çıkar çatışması ancak böyle önlenebilir.

 

Gazeteciler, kurumsal ve kişisel itibarın, güvenilirliğin korunması için çıkar çatışması konusunda titiz davranmalı. Anglosakson gazeteciliğinde bir gazetecinin yazdığı kitabın eleştirisini yakın arkadaşının yazmasına bile çıkar çatışması yaratacağı endişesiyle izin verilmediğini söylersem sanırım daha iyi anlaşılır anlatmak istediğim. Kısacası, gazetecilik, ikincil işlerin fiyakalı etiketi haline gelmemeli...

 

ÇİKOLATA KOKULU MASALLAR

 

HÜRRİYET, bir süredir promosyon olarak “çikolata kokulu masal kitapları” veriyor. Piyasada da çikolata, portakal kokulu masal kitapları satılıyor.

 

Akademisyen Nuran Yıldız, gazeteciler.com’daki yazısında bu promosyonu eleştirerek, “Masal kitabı gibi masum bir nesneyi çikolata kokan bir tüketim nesnesine çevirmek ve bir de bunu kuponla dağıtacak kadar kendini kaybetmiş olmak büyük meseledir” diye eleştirdi.

 

Bu eleştiriyi Çocuk-Genç ve Erişkin Psikiyatristi Prof. Dr. Bengi Semerci’ye sordum, “çikolata kokulu masal kitaplarını” uzman gözüyle değerlendirdi:

 

“Masal çocuğun gelişimi için önemli. Ve kitapla ilk kurduğu ilişki. Dolayısıyla kitapla ilişkisini sağlıklı kurması için koku kullanılması doğru değil. İlişkinin çarpık kurulmasına neden olur. Sanırım bu tür kokulu kitaplar piyasada da satılıyor. Ama biz kitabı çocuğa başka yönleri ile tanıtıp, sevdirmenin uygun olduğunu düşünüyoruz. Bu bir pazarlama sistemi ki her pazarlama yöntemi gibi amacı doğruyu yapmak değil, daha çok satabilmek.”

 

OKURDAN KISA KISA

 

RIFAT Özgenç: “Demir yoksa paydos” haberinde demir fiyatının “kilosunun 1600 liradan 2250 liraya geldiği” defalarca yazılmış. İnsaf, 1 kg demir 1600 lira olur mu? Demirin kilosu değil tonu o fiyata.  (29 Mayıs)

 

Uğur Kutlu Özen: Spor basınımızda yıllardır yapılan bir yanlışı Hürriyet de sık yapar oldu. Son olarak Fenerbahçe-Trabzonspor maçı için internette “Kadıköy’de kardeş payı” ifadesi kullanıldı. 3 puan kardeş payı paylaşılsa 1.5’ar puan alınır. Oysa beraberlikte 1’er puan alınıyor. (28 Mayıs)

 

Oktay İpek/Nebil Köken: İnternette TRT genel müdür adayları haberine “Başçavuş da var, şoför de var” başlığı atılmış. Bu alaycı tutum neden?  Lisanslı, doktoralı ve akademik unvana sahip yüzlerce emekli astsubay var. (26 Mayıs)

 

Süleyman Ulusoy:  26 Mayıs ve 27 Mayıs tarihli Bilbul eklerinde mozaik bulmaca, artan sözcük, zincir bulmaca, kelime birleştirme oyunu ve beşli sudoku bulmaca aynı. Okuyucunun fark etmeyeceğini mi sandınız?

 

Ayşe Yıldır: İnternette çok sık “Görenler şaşkına döndü” ya da “Duyanlar şaşkına döndü” başlığı atılıyor. O kadar abartıldı ki, gazete şaşkınların gazetesi olacak!  Bırakın şaşkına dönüp dönmeyeceğine okuyucu karar versin.

 

Özgen Ersan: “Spor ekranı” sütununda Fenerbahçe-Yakın Doğu Üniversitesi bayan basketbol maçı yoktu. “Bugün pazar maç olmalı” diye TV’de aradım, maç oynanıyordu. Gazetem bana bilgi sağlayamamıştı. (14 Mayıs)

 

Gamze Komitoğlu: 24 Mayıs’ta Kelebek’in 2. sayfasında çıkan “En iyiler seçildi” haberinde sanatçı Mazlum Çimen ile fotoğrafı olan çocuk kızım Gülce Komitoğlu’dur.  Ancak fotoğrafa başka bir isim yazılmıştır.  Kızımız Bilfen Kısa Film Gecesi’nde ‘En İyi Kurgu Film Ödülü’nü almış ama tadını çıkaramamıştır. 

Ali Kılıç: “Gezi anması” haberindeki fotoğrafın yanında Meclis’te “Gezi tişörtleri” giyen milletvekillerinin isimleri yanlış yazılmış. CHP Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun adı Tacettin Bayır, CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın adı Nihat Yeşil olarak yazılmıştır. (1 Haziran)

 

Haydar Atılgan: Yeni tasarıma geçildikten sonra e-gazetede ortaya gelen iki sayfa birlikte indirildiği için tablette bu sayfaları okumak mümkün olmuyor.

 

Arda Özbahadır: İnternette attığınız bazı başlıklar yanıltıcı. Örnek, 10 Mayıs’taki “Yalova’da deprem” başlığı. Yalova ve depremin neyi çağrıştırdığını herkes bilir. Haberin içeriği ile ilgisi olmayan bu tür başlıklar inandırıcılığınızı azaltıyor.

 

Erdem Gülenç: İnternette TV rehberi bölümünüzde kanal kanal filmlerin ve dizilerin yayın saatlerini veriyorsunuz ama ben D-Smart üyesiyim. Ama sinema bölümünde Doğan Grubu’na ait D-Smart kanalları yok, diğer kanallar var.

 

Orhan Aydın/Serkan Saltuk:  Hürriyet gazetesinde günde en az bir kez futbolcu Arda Turan’la ilgili haber görüyorum. Hemen hiçbirinde kayda değer içerik bulunmuyor; içi boş ve kof yazılardan ibaret. Sinir tellerimizin üzerinde neden bu kadar oynuyorsunuz?

 

Erdoğan Okay: “Yeni kimliğinizi aldığınızda çok dikkatli olun” gibi bir başlık, arkasında 64 sayfa! İnternette sayfanız tıklansın diye daha neler yapacaksınız merak ediyorum.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ayrılık zamanı 04 Mart 2019 | 290 Okunma Olay yok yanıt var 25 Şubat 2019 | 75 Okunma Selvi boylum al yazmalım 18 Şubat 2019 | 388 Okunma Ödüllü fotoğrafa yalan etiket 11 Şubat 2019 | 268 Okunma Seçimler yaklaşırken 04 Şubat 2019 | 187 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar