Sevgi şirke varmadıkça

Dedik ki bir insan olarak Resulüllah’ı ne kadar övseniz onu abartmış olamazsınız, ama onda ilahi vasıflar görürseniz, işte o zaman onu sevmede ifrata düşmüş olursunuz. Mesela Resulüllah’ın...

Dedik ki bir insan olarak Resulüllah’ı ne kadar övseniz onu abartmış olamazsınız, ama onda ilahi vasıflar görürseniz, işte o zaman onu sevmede ifrata düşmüş olursunuz. Mesela Resulüllah’ın sakalının bir teline canım feda olsun deseniz bunda bir abartı olmaz. Ama sakal-ı şerifi etrafında tavaf ederseniz, ya da ibadet cinsinden benzer bir hareket yaparsanız ifrata düşmüş olursunuz. Çünkü tavaf bir ibadet hareketidir ve ibadet sadece Mabud istemişse ve onun istediği gibi yapılabilir. Yoksa biz sahabe efendilerimizin, anam babam sana feda olsun ya Resulüllah, dediklerini biliyoruz.

Bırakalım onu, Resulüllah’a tazimi bizzat Allah’ın istediğini de biliyoruz. Bir şey ki, onu Allah istiyor, o halde o ibadettir. Ama biz bu ibadeti Allah’a yaparız, Resulüllah’a değil. Mesela Allah buyuruyor ki: ‘Allah da, melekler de o nebiye salat ediyor/değer veriyor, hayrını istiyor; ey müminler siz de ona salat edin ve çokça selam edin’. O halde ona salatü selam okumakla onu tazim etmek, Allah’ın bizden istediği bir ibadettir ama biz bu ibadeti dahi Allah’a ve O istediği için yapıyoruz.

İman ancak, kelime-i tevhidin, ya da kelime-i şehadetin her iki cümlesini birden söyleyip kabul etmekle gerçekleşir. İkinci cümlede Muhammed’in Allah’ın kulu ve resulü olduğunu ikrar ve buna şahitlik etme vardır. Buradaki ince nokta şudur: Biz Resulüllah’ı bu derece yüceltmenin imanın bir parçası olduğunu biliriz ama onu bir ilah, ya da ilahın bir parçası olarak görmeyiz, aksine onu ‘Allah’ın kulu ve elçisi’ olduğunu söyleyerek yüceltiriz. Yani o da bir kuldur, Allah’ın ortağı değildir. Allah ona kul olarak değer vermiştir, onun büyüklüğü ve şerefi de kâmil bir kul olmasındadır, en kâmil ve en mükemmel bir kul olduğu için değerlidir. Hatta insan-ı kâmil ifadesinin ondan başkası için kullanılması doğru değildir, çünkü bu imkânsızdır. İnsan kendi çabasıyla bu noktaya ulaşamaz. Onu bu noktaya ulaştıran Allah’tır.

Biz sırf Allah için kıldığımız namazlarımızda bile, Tahiyyat ve arkasından salli barik okurken Resulüllah’a da salat ve selam okuruz. Ama ilginçtir ki, orada da onun Allah’ın kulu ve resulü olduğunu zikrederek bunu yaparız. Bunun da bir anlamı şudur: Resulüllah’a Allah ne kadar değer vermişse o, o kadar büyüktür, ama o bir ilah değildir. O halde en değerli ibadetimizi yaparken bile onu adını da anarız ama o ibadeti bize farz kılan Allah’ın kulu ve resulü olarak anarız, onu Allah’a ortak bilmeyiz, namazımızı biraz da onun için kıldığımızı düşünmeyiz. Dolayısıyla bunda Resulüllah için hem bir tazim vardır, hem de o ne kadar büyük olursa olsun, onun beşeriyet sınırından ulûhiyet sınırına geçmediğini ihtar ve kabul vardır. Şu ayeti kerime bunu anlatır: ‘De ki, ben de ancak sizin gibi bir beşerim, bana vahyedilen şu: Sizin ilahınız ancak bir ilahtır. O halde kim Rabbine kavuşacağına inanıyorsa salih amel yapsın ve Rabbinin ibadetine hiç kimseyi ortak etmesin (Kehf 110). İhlas ibadetin safi Allah için olmasıdır.

Yine bu sebepledir ki, Resulüllah’ı biraz farklı gören sahabeye o şu uyarıda bulunmuştu: ‘Siz de Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi beni övgüde aşırı gitmeyin. Ben Allah’ın kuluyum, siz de bana Allah’ın kulu ve resulü deyin’ (Buhari). Çünkü onlar İsa’yı (sa) Allah’ın bir parçası olarak görüyorlardı.

İşte Allah’ın onun zikrini yüceltmesini de, beşeriyetin son noktası olması olarak görmek gerekir. Bu anlamda Allah diğer peygamberlerin zikrini de yüceltmiştir. Yani tazimle anılmalarını istemiştir. ‘Biz senin zikrini/namını yücelttik’ (İnşirah 4). Demek ki Allah (cc) bütün peygamberlerin ve özellikle Hz. Muhammed’in zikrinin, yani namının yüceltilmesini, tazimle anılmasını istiyor. Ezanda ‘Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet’ten sonra, resulünün de O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet vardır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 263 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 267 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 349 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 798 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 350 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar