İhsan Hoca olayında göremediklerimiz

Kaç gündür eline baltayı alan bir ‘öteki’ bulup saldırıyor. Bu olayı körükleyen medya da hedefe ulaşmış olmanın sevinciyle ellerini ovuşturuyor. Okuyabildiğim hemen bütün yorumlar; ya...

Kaç gündür eline baltayı alan bir ‘öteki’ bulup saldırıyor. Bu olayı körükleyen medya da hedefe ulaşmış olmanın sevinciyle ellerini ovuşturuyor. Okuyabildiğim hemen bütün yorumlar; ya ‘Ehlisünnet omurga’ kırılıyor, buna karşı çıkmalıyız edasıyla yeni bir cephe açıyor, ya da oh oldu, haddini bilseydi, cezasını çeksin havasıyla sevinç izhar ediyor.

Oysa anladığım kadarıyla meselenin hesaba katılmayan yönleri var. Bunların hepsini birlikte düşünmezsek aklıselimin, dolayısıyla da İslam’ın yolunu bulamayız. Umarım söyleyeceklerim her iki tarafı da kızdırıp kavgayı daha da körüklemez.

Önce şuradan başlayayım; İhsan Şenocak bizden biridir, öteki değildir. Meseleyi büyük ölçüde anlamış bir ilim ehlidir, samimidir. İlminin gereğini yapmaya çalışmaktadır. Okumakta, okutmakta ve anlatmaktadır. Görebildiğim kadarıyla bir dünyalık telaşı da yoktur. O halde hataları var gerekçesiyle ona düşman olmanın, karşı cepheyle bir olup vurmanın mantığı ve meşruiyeti olmaz. Böyle bir tavır dinin samimiyet ve nush anlayışına da uygun düşmez. Ve İhsan Hoca’yı kimse atmaz, kimse de gözden çıkarmaz. Diyanetin de, yukarıdakilerin de böyle bir niyetlerinin olduğunu hiç sanmıyorum.

İkinci olarak bu olay sebebiyle de gördük ki, toplumu ve dünyada olup bitenleri iyi tanımayan bizler üslupta ve davranışlarımızda kırıcı, ayrıştırıcı hatalar yapabiliyoruz. Bunu birimiz değil hepimiz yapıyoruz. Bu üslup hatasının sonunda enaniyete ve hizipçiliğe vardığını görmeliyiz. Bizim söylediklerimizin sahih bir yorumu bulunabilir ama bizi izleyenler, bizi seven öğrencilerimiz karşı tarafa saldırır, tekfir eder. Ve biz çoğu zaman dinimizin sabite olan ahkâmı ile değişken ve örfi olanlarını birbirinden ayıramayabiliyoruz. Bir gruba dâhilsek orada yapılan hataları savunmak zorunda kalıyor, sonra da onların evrensel doğru olduklarına dönüp kendimiz de inanıyoruz. İslam’ın hükümlerindeki tedriciliği fark edemeyebiliyoruz. Onların Mekke ve Medine dönemlerindeki seyrinin sadece orada kaldığını sanıyoruz. El-Ehem fe’l-ehem kuralını unutuyoruz. İhtilaflı konuları kendi aramızda anlayışla karşılayamıyor ve kavgaya dönüştürüyoruz ve böyle yapmakla aslında kendi ayağımıza sıkıyoruz. Oysa şu kuralı göz önünde bulundurmalıyız: ‘Ümmetin ittifak ettiği konularda birbirimizle yardımlaşırız, ihtilaf ettiği konularda ise birbirimizi mazur görürüz, düşmanca davranmayız’.

Üçüncü olarak, içinde bulunduğumuz siyasi şartların hassasiyetlerinin de farkına varmalıyız. İçinden geçtiğimiz günlerin çok aklıselim ile davranılması gerektiğini görebilmeliyiz. Önümüzde Türkiye tarihinin belki de en önemli seçimleri olacak. Böyle hassas günlerde ilerisini hesaba katmadan ayrıştırma, kamplaşma ve kavga üretecek söylem ve davranışların önce bizi yönetenlere, sonra da dolaylı olarak bize zarar verebileceğini hesaba katıp öyle konuşmalıyız. Şu anda bizi yönetenlerin İslam konusunda bizden farklı düşündüklerini sanmıyorum. Ama gemide herkes var ve tehlikeli bir rıhtıma doğru seyredildiği bu günlerde geminin kaptanı bir alaboraya sebep olacak davranışları, kimden gelirse gelsin önlemek zorundadır.

Dördüncü olarak, bu son söylediklerimiz doğrultusunda bendeniz şahsen meselenin Diyaneti de aştığını ve Diyanete yöneltilen suçlamaların haksız olduğunu düşünüyorum. Onların toplumu ilgilendiren böyle bir durumda soruşturma açmaktan başka yapabilecekleri yok. Diyanet epeyce bir yıldır tarihinin en parlak günlerini yaşıyor. Yeni başkan hakkında da olumsuz düşüneceğimiz bir tecrübe süresi henüz geçmedi. Diyanetin bu iyileşmesinde onun da seleflerinden geri kalmayacağını ümit ediyorum. Kaldı ki, Diyanetin omurgasını oluşturan Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri seçme âlim ve duyarlı insanlardan oluşuyor. Bu kurul bir şura hükmündedir ve ‘Müslümanların işleri şura iledir’ kuralını yapabildiği kadarıyla uygulamaktadır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 263 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 268 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 350 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 799 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 350 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar