Gazali’den tespitler

Birkaç gün önce Karar’daAmerikalı İslam Tarihçisi Eric Ormbsy’nin ‘Gazali: İslam’ın Dirilişi’ adlı kitabının bir değerlendirmesini okudum. Orada Ormbsy Gazalî işi, “filozofların...

Birkaç gün önce Karar’daAmerikalı İslam Tarihçisi Eric Ormbsy’nin ‘Gazali: İslam’ın Dirilişi’ adlı kitabının bir değerlendirmesini okudum. Orada Ormbsy Gazalî işi, “filozofların terminoloji ve argümanlarını benimseyip onlara derinlemesine hâkim olarak filozofları kendi silahlarıyla vurma noktasına kadar götürdü” diyordu. Yani Gazali felsefeyi de yine felsefe ile vurdu demek istiyordu.

O halde mutlak anlamda felsefeyi reddetmek mümkün değil. Felsefe bir düşünme eylemi ise onu reddetmeniz, düşünmeyi reddetmeniz anlamına gelir. Oysa Kuranıkerim’de düşünmenin farklı tonları ve boyutlarıyla ilgili olarak ondan faz kavramın bulunduğunu, bu durumun böyle farklı boyutlarıyla düşünmenin bizden istendiği anlamına geldiğini daha önce anlatmıştık. Ne var ki, felsefe dediğinizde de Kadim Yunan felsefesi ve onun devamını anlamınız şart değil. Önemli olan sağlıklı düşünmenin yollarını bulmak ve aklın fonksiyonlarını sonuna kadar, ama haddini aştırmadan kullanmaktır.

Alanımız olmasa bile düşünmenin muhatabı olan bir mümin olarak elbette bizim de bu konuda söyleyeceklerimiz vardır. Onları zaman zaman söylüyoruz, söyleyeceğiz. Ama bugün sözünü ettiğimiz kitabın hatırlatması ile son zamanlarda okumalarımda çok yer ayırdığım Gazali’den onun bazı özlü sözlerini vereceğim. Bunları onun İhya’sının belki, ona yakın değerdeki şerhinden, Mürteza ez-Zebîdî’nin ‘İthafü’s-sade’ adlı kitabından yapılan derlemeden derledim. Buyurun:

‘İlimlerin nurları insandan, nimetleri veren Allah’ın onları kıskanıp vermek istememesi sebebiyle engellenmez. Ama kalplerdeki kirlenme, bulanıklık ve kalbi başka şeylerin işgali söz konusu olursa engellenir. Çünkü kalpler kaplar gibidir, su ile dolu oldukları sürece onlara hava girmez. Allah’tan başkası tarafından doldurulan kalbe de O’nun azametinin bilgisi girmez’.

Gözün ve basiretin cilası zikirle hâsıl olur, buna da ancak takva ile korunanlar muvaffak olabilirler. O halde takva zikrin kapısı, zikir keşfin kapısı, keşif de en büyük zaferin kapısıdır’.

Zikrin hakikati kalbe, oranın ancak takva ile mamur edilmesinden ve kötü sıfatlardan arındırılmasından sonra yerleşebilir. Yoksa zikir insanın nefsiyle konuşmasından ibaret kalır, kalbe bir etkisi olmaz, şeytanı kovamaz. Tıpkı dua ettiğinde kabul şartları bulunmadığı için duanın kabul olmaması gibi, şeytanı kovamayan bir zikir de şartları yerine getirilmemiş zikirdir’.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 263 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 267 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 349 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 798 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 350 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar