Bilgilenmede duygunun yeri

Düşünen bir kafanın tam anlamıyla tarafsız olması demek, şu ana kadar öğrendikleriyle hiç bir sabit değere ve hakikate ulaşamamış olması demektir. Çünkü aklı başında bir insan, bu...

Düşünen bir kafanın tam anlamıyla tarafsız olması demek, şu ana kadar öğrendikleriyle hiç bir sabit değere ve hakikate ulaşamamış olması demektir. Çünkü aklı başında bir insan, bu artık kesin bir gerçektir, bunu her yönüyle denedim, tecrübe ettim, aklına fikrine, bilgisine güvendiğim insanların da böyle düşündüğünü gördüm dediği bir şeyi benimsemesi, kabul etmesi, hatta savunması aklın gereğidir. Sadece delilsiz bir şüphe sebebiyle, böyle de olsa ben bunu savunamam, belki de gerçek değildir diye düşünmesi saçmadır, hiçliktir. O takdirde yaşamanın ve hakikati aramanın da bir anlamı kalmaz.

Evet, mutlak hakikati, ya da her yönüyle ve tam olduğu gibi hakikati biz bu dünyada belki bütünüyle bulamayabiliriz, bu vasıfla onu muhtemelen ancak öbür dünyada görebileceğiz. Zaten işin aslı da budur. Ama bunun böyle olması bu dünyada hakikati aramamıza, hatta yeterince bulmamıza ve hakikat olarak bulduklarımızı benimsememize, onları savunmamıza, yaşamamıza engel olamaz.

Çok nadir bilim ya da düşünce meczupları hariç bütün insanlar aklının ve tecrübesinin ötesinde, ne olduğunu belki de hiç fark edemediği bazı dürtülerinin ve duygularının etkisiyle mutlaka bir şeyi hakikat sayıp, onu sever ve ondan yana olurlar. İnsan yabancı iki takımı izlerken bile farkına varmadığı bir duygu ile onlardan birini tutma ihtiyacı duyar. Bunu bilimsel bir tespitle yapmış olamaz. Demek ki, insanın seçimi sadece bilgi ile ya da bilimsel bilgi ile değildir. Kaldı ki bilimsel bilgi dedikleri şeyin sonuçlarında bile, insandaki o bilim ötesi duyguların payı olabilir. Bilimsel araştırmalarda çoğu zaman aslında olanlar değil, olmasını istedikleri sonucu çıkar. Bu gerçek, özellikle de sosyal bilimlerde daha çok böyledir. O halde mutlak anlamda tarafsız bir bilim adamı da olamaz.

Ne var ki hiçbir surette tarafsız olunamama hali, tarafsız olmaya çalışmanın gereksiz olduğunu da sandırmamalıdır. Çünkü bilgilenmede tarafsız olmaya çalışma, hakikati bize kısmi de olsa gösterebilir, buna karşılık nasılsa mutlak anlamda tarafsız olunamazmış diyerek en anlamsız fikirlerden yana olma, ideolojik ve tarafgir düşünme ise bizi saçmalıklar çöplüğüne iter.

Bunları neden söyledim?

Çok eskilerde hadis diye ezberlediğim, ama şimdi imkânlar çoğalınca hadis diyemeyeceğimiz kadar çok zayıf bir söz olduğunu anladığım şöyle bir ifadenin aslında bir hakikati, bir hikmeti anlattığını gördüğüm için. İhya ya da Keşşaf gibi kaynaklarda Resulüllah’a nispet edilen dua kalıbındaki bu sözün anlamı şöyle: ‘Allah’ım bir facirin/asinin nimetini bana nasip etme ki, kalbim onu sevmesin’. Bazı hadis âlimleri buna çok zayıf, bazıları da zaten senedi olmayan bir söz derler.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 263 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 267 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 349 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 798 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 350 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar