Orucun az bildiğimiz yönleri I

Oruç bize çok basit gibi gelebilir; sabahtan akşama kadar kendini Allah için yeme içme ve cinsel ilişkiden tutmadan ibaret. Ama oruçtan oruca çok farklar var. Birisi sadece aç ve susuz kalmış, en nihayet oruç borcunu...

Oruç bize çok basit gibi gelebilir; sabahtan akşama kadar kendini Allah için yeme içme ve cinsel ilişkiden tutmadan ibaret. Ama oruçtan oruca çok farklar var. Birisi sadece aç ve susuz kalmış, en nihayet oruç borcunu üzerinden düşürmüş olurken, bir başkası bir gün oruçla geleceği için hesapsız bir sermeye edinmiş olabilir. Buna bir önceki yazıda değindik.

Burada farklı açılardan küçük bir oruç ilmihâli denemesi yapmak istiyorum.

Her şeyin başı niyet. Ameller niyetlere göre karşılık görür. Niyet, insanı bir işi yapmaya iten asıl saiktır. Biri sırf Allah için, O tutun dediği için oruç tutar, böyle bir orucun karşılığını da ancak Allah bilir. Beşerin yaptığı bilgisayarlar bunun sevabını ölçmekten acizdir. Biri de diyet için, sağlık için oruç tutar, karşılığında da bunun sonucunu bulur, ibadet yapmış olmaz. Bir başkası her iki gayeyi birden hesaba katar. İşte böyle karışık bir niyetle yapılan ibadetin makbul olup olmadığı tartışılır. Gazali bu konuda şöyle bir ölçü koyar: İbadetlerin niyetinde bir dünyalık beklentisi de bulunabilir. Çünkü Allah Teâlâ hacca gidenlere, ‘orada ticaret yapıp para kazanmanızda da bir sakınca yoktur’ buyurur. Demek ki insan hacca giderken, tamamen dünyevi bir iş olan ticaret yapmayı da niyetine almış olabilir. Ama asıl saik, ya da niyetin yüzde elliden fazlası önemlidir ve bir amelin ne için yapıldığını belirleyen bu yüzde ellinin üstüdür. Bir ibadette onu Allah için yapıyor olma niyeti asıl saik, ya da yüzde elliden fazla değilse o ibadet makbul olmaz. Fazla ise makbul olabilir ve niyetin yüzde ellinin üstündeki nispeti ölçüsünde halis/ihlaslı bir ibadet olur. Aslında bütün ibadetlerin dünyaya bakan yönleri de vardır. Namaz muhteşem bir eksersiz ve sosyalleşme aracıdır. Ama namaz bunun için kılınmaz.

Oruç tutarken de insanın aklına, tutalım, böylece sağlıklı da oluruz, düşüncesi gelebilir. Bu da niyetin bölünmüşlüğüdür, yüzde ellinin altında olduğu sürece böyle bir niyet orucu ibadet olmaktan çıkarmaz. Ama oruçtan asıl gayenin ne olması gerektiğini bizzat Allah açıklıyor: ‘Takvalı olup korunasınız diye oruç size farz kılındı’ buyuruyor. Takva korkulan bir şeyden korunma demektir. Dini bir kavram olarak kullanıldığında Allah’ın emirlerine ve yasaklarına riayet etmek suretiyle kulun kendisini ebedi azaptan ve ateşten korumasıdır. Fakat dünyevi tehlikelerden korunmaya da takva/ittika denebilir. O zaman orucun gayesi olan ‘korunma’ dünyevi tehlikeleri de içermiş olabilir. Mesela hastalıklardan, nefsin ve şehvetin azdırmalarından, hayvani sınır tanımazlıklardan ve duyarsızlıklardan korunma anlamı da içerebilir. Bunun için oruç kalkandır buyrulmuştur.

Aslında bütün ibadetlerin gayesi, kulu önce dünyada iyi bir insan, sonra ukbada razı olan ve razı olunan bir kul yapmaktır.

Orucun, Ramazan gecelerini teravihle ihya etmenin, itikâfın, Kadir Gecesi’nin faziletine dair onlarca hadisi şerif vardır ve bunların her birini her gün duymaktayız. Ama burada önemli bir noktaya daha işaret etmemiz gerekir ki, o da; böyle mübarek günlerle ilgili olarak bazı medyatik hocaların, sanki bize gelin, biz daha çok sevap veriyoruz, der gibi yine onlarca, belki yüzlerce uydurma hadis nakletmeleridir. Şu ölçüyü sürekli tekrarlıyoruz: Sünnete bütün olarak karşı olanlar da, sahih sakim demeden onu alanlar da uçlardadırlar. Hatta denebilir ki, her önüne gelen söze hadis diyenler, hadisleri toptan atanlardan daha da zararlıdırlar.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 259 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 266 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 349 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 795 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 350 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar