Dış politikada realizm kalıcı mı

Son bir yıl içinde dış politikada aklıselime dönülmesi AK Parti adına son derece olumlu ve yapıcı bir hamle oldu. Çünkü o alemde hamasete pek yer yok ve sizden çok daha güçlü aktörler var. Trump...

Son bir yıl içinde dış politikada aklıselime dönülmesi AK Parti adına son derece olumlu ve yapıcı bir hamle oldu. Çünkü o alemde hamasete pek yer yok ve sizden çok daha güçlü aktörler var. Trump ABD’sinin stratejik tercihleri belli olduktan sonra herkes kendisine yeniden çeki düzen verecek ve belki de hiç umulmayan anlaşma ‘masaları’ kurulacak. Türkiye’nin bu ‘yeni düzen’ oluşurken devre dışı kalması orta vadede AK Parti’nin iktidarı kaybetmesine kadar uzanabilecek sonuçlar yaratabilirdi. Dolayısıyla İsrail ve Rusya ile ortak bir çizgiye gelindi ve şimdi de önümüzde Esad/İran hattı ile yeni bir zemin oluşturma arayışı var. Bu noktada eli güçlendirmenin araçlarından biri de Mısır ile sorunların ortadan kaldırılması ve ABD etrafındaki blokla da yakınlaşılması…

Bütün bunlar aklın gereği ve hükümet de elinden geldiğince bu yolda yürüyor. Tabi akla gelen soru bütün bunlar için niçin bu kadar zaman beklendiği ve bu geçen sürede Türkiye’nin göreceli avantajının artıp artmadığı. Detaya girmeye gerek yok ama ‘taraftar’ olmayan tüm gözlemciler bu zaman zarfında Türkiye’nin pazarlık gücünün zayıfladığında, hareket alanının kısıldığında birleşiyorlar. Dolayısıyla geçmişteki dış politika stratejisinin üzerine düşünmek ve gelecekte aynı yanlışa düşmemek iyi olur…

***

Aslında AK Parti’nin dış politikası Arap Baharına kadar gayet ‘realist’ bir çizgi üzerinde ilerliyordu. Bunda tahrik edici koşulların olmamasının ve iktidarın iç politikada seçim başarılarına rağmen kendisini halen zayıf hissetmesinin rolü büyük. AK Parti’nin etik değerleri ve Osmanlı’yı anımsatan bir sorumluluk anlayışını öne çıkarması, Batı’da ‘temkinli’ bir bakışla karşılansa da, demokrasinin Ortadoğu’ya yerleşmesi açısından olumlu görülmüştü.

Ne var ki Arap Baharı AK Parti’nin dengesini bozdu. İktidar içeride galibiyetini ilan ettiğini düşünüyordu ve hayat önüne tarihsel bir fırsat çıkarmıştı. Şunun altını çizelim… Eğer Arap Baharı başarılı olsaydı Türkiye bundan en fazla yararlanan ülkelerin başında gelecekti. Bu nedenle AK Parti’nin Arap Baharına ‘yatırım’ yapması akılcı bir tercihti. Ancak bu kalkışmanın başarı koşullarını irdelemekte zayıf kalındı. Arap Baharı kaçınılmaz olarak kırılgan bir dinamikti. Ne kendi iç enerjisi rasyonel bir siyaset oluşturmakta yeterliydi, ne de onu çevreleyen güçlü aktörlerin bu dinamiğe izin verme niyeti vardı.

***

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Şu malum ‘bilge kral’ meselesi 24 Haziran 2018 | 5.330 Okunma Yeni bir nefes için… 22 Haziran 2018 | 2.662 Okunma Halledilemeyen bir travma olarak... 21 Haziran 2018 | 1.451 Okunma Büyüme fetişi 19 Haziran 2018 | 1.278 Okunma Dönüşü gözükmeyen yolda… 17 Haziran 2018 | 6.188 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar