Yenildiğimiz günler

Beş gün önce Mondros Mütarekesi'nin yüzüncü yıldönümünü eski deyimle "idrak ettik"... İki yazardan başka hiç kimse iplemedi. Osmanlı'nın işimize gelen yanlarını benimsiyoruz, işimize...

Beş gün önce Mondros Mütarekesi'nin yüzüncü yıldönümünü eski deyimle "idrak ettik"...
İki yazardan başka hiç kimse iplemedi.
Osmanlı'nın işimize gelen yanlarını benimsiyoruz, işimize gelmeyen yanlarını görmezden geliyoruz.
Kanuni Süleyman'ı övüp Deli İbrahim'i yok saymak gibi bir şey...
Bir hafta sonra da savaşa son veren "asıl" mütarekenin, yani Almanya'nın pes ettiği günün yüzüncü yıldönümü sıradadır.
Biz 30 Ekim'de silah bırakmışız, Almanya 11 Kasım'da.
Yani Almanya bizden 12 gün sonra.
Meseleyi cumhuriyet kuşaklarına yıllarca ve yıllarca "Almanya yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık" diye öğretenlerin yanaklarından öperim.

***
Fransa 11 Kasım'ı yüz yıldır "ateşkes günü" olarak kutlar (Alman işgali yılları hariç tabii!) Resmi tatildir, okullar, bankalar, dükkanlar vb. hepsi kapalıdır.
Fakat ne hikmetse Almanya'nın bir kere daha pes ettiği 8 Mayıs 1945'in yıldönümü "resmi" olarak kutlanmaz. (Rusya ve onun eski sömürgelerinde 9 Mayıs.) Fransa, ikinci savaşta başına gelenleri, sonunda kazananlar safında yer almış olsa bile unutmaya çalışmakta, 1918 zaferini "asıl" olarak kabul etmektedir.
***
Normandiya çıkarmasının ellinci yıldönümünde, 6 Haziran 1994'te, olayın geçtiği kıyılarda büyük bir tören düzenlenmişti...
Yüzlerce gemiyle kıyıya yaklaşıp "aynı havayı" tekrar yarattılar. Kraliçe Elizabeth bile özel yatıyla geldi ve sanki babası Altıncı George çıkarmaya şahsen katılmışmış gibi, Normandiya kıyılarına doğru yanında kocasıyla ve saltanatla ilerledi...
Saçı sakalı bembeyaz eski Amerikan paraşütçülerinden, "atlama amca, kırarsın bir tarafını" uyarısına aldırmayıp "evladım biz buraya atladığımızda Almanlar aşağıdan ateş ediyorlardı, o zaman korkmadık da şimdi mi korkacağız" diyerek atlayıp bacağını kıranlar da oldu!
Bu törenlere Almanya çağırılmadı.
Dönemin başbakanı Helmut Kohl çok buruldu.
Fransızlar bunu "telafi" etmek için, on yıl sonra, bu kez 2004'te altmışıncı yıl törenlerine yeni şansölye Gerhard Schröder'i çağırdılar. Gönlünü aldılar.
Fakat bugün o kıyıları gezdiren bir tura katılırsanız, rehber kız Alman mezarlığını uzaktan şöyle bir gösterir ve yarım ağız "işte şurada da Almanlar yatıyor" deyip geçer.
Bu tür törenler artık gerçek içeriğinden soyutlanıyor, dünya liderlerinin bir "buluşma vesilesi" olarak kullanılıyor.
Bu sene de Trump, Putin, Macron, Merkel, hepsi Paris'te olacak.
Bir dünya lideri olduğu için Recep Tayyip Erdoğan da çağrılı.
İkili görüşmeler de yapacaklar.
İyi, çünkü Almanya'nın yenildiği günün yüzüncü yıldönümünde, Almanya'nın o zamanki müttefiki Türkiye'ye "bugün biz sizleri nasıl yenmiştik" hatırlatması biraz sevimsiz olurdu...
Kılıçdaroğlu çağırılsaydı gider miydi acaba?
Fırsat bu fırsattır diye gider, ayaküstü Türkiye'yi kötülerdi.
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Utanmıyor musunuz? 01 Nisan 2023 | 3.486 Okunma Dağ nerede, fare nasıl? 31 Mart 2023 | 3.254 Okunma Alafortanfonik gelismeler 30 Mart 2023 | 1.201 Okunma Yoksun oğlum sen 29 Mart 2023 | 1.827 Okunma Var biraz da sen oyalan 27 Mart 2023 | 1.155 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar