Yanlış zamanda yanlış kavga Umut - 21

Türkiye’de rejim, 12 Eylül 2010 Halkoylaması’nda yargıya el konulması ile başlayan sivil bir darbe süreci ile değiştirildi. Bu süreç içinde, Erdoğan/AKP iktidarı, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimini de...

Türkiye’de rejim, 12 Eylül 2010 Halkoylaması’nda yargıya el konulması ile başlayan sivil bir darbe süreci ile değiştirildi.
Bu süreç içinde, Erdoğan/AKP iktidarı, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimini de, kendi sivil darbesini tamamlamak için bahane olarak kullandı.
Şimdi Demokratik Cumhuriyet Rejiminin değiştirilmesinin faturası, bu sivil darbeyi engelleyemediği gerekçesiyle, CHP’ye ve elbette onun lideri Kılıçdaroğlu’na kesiliyor.
Önümüzde çok yakında yerel seçimler var:
Bu yerel seçimler, rejimi değiştiren ve tüm ülkeyi Tek Adam Rejimi’ne mahkûm eden Erdoğan/AKP iktidarı için hayati önem taşıyor.
Bu açıdan, iktidar ve kalemşörleri, her işi gücü (özellikle de Türk Lirası’nın değer kaybını ve ekonomik krizi görmezden gelerek) bir yana bırakmış, CHP’deki çatışmayı köpürtüyorlar.
Her iki liderin de hem eleştirilecek çok yönünün olması hem de savaşımın kişisel niteliklerin ötesine geçememiş ve üstüne üstlük, CHP’nin rejim değişikliğini engelleyememiş olması, seçmenini partiden soğuttu ve yerel seçimlerde çok büyük bir hezimet tehlikesi ortaya çıktı.
CHP seçmenini partiden ve rejimden soğutan bu süreç Erdoğan/AKP iktidarı ve yandaşları tarafından canhıraş bir biçimde destekleniyor.
Bu nedenle siyasette olup bitenlere duygusal değil, soğukkanlı bir biçimde, akıl ve siyaset bilimi açılarından bakmak gerektiğini düşünüyorum.

***

Kılıçdaroğlu yeterince enerjik ve etkili muhalefet yapabilen bir lider olamadı, ama CHP’deki sorunu kişisel liderlik sorunu olduğu kanısında değilim...
Bu nedenle bu çatışmanın, tam yerel seçimler öncesinde, zamansız ve kişisel liderlik sorunlarını aşamadığı için de yararsız olduğunu düşünüyorum.
Bu gerçeği anlatmak amacıyla da 20 gündür, CHP tarihinden örnekler vererek, yetenekli ve karizmatik liderlerin de, uygunsuz toplumsal ve siyasal koşullardan dolayı ülke sorunlarını çözmekte yetersiz kaldıklarını vurgulayan bir dizi yazı yazdım.
Ama mademki konu sonunda döndü dolaştı yine Kılıçdaroğlu-İnce çatışmasına indirgendi, buyrun bu konudaki düşüncelerim aşağıda!

***

Önce her iki liderin de artılarından başlayalım:
Kılıçdaroğlu, bu kurultay tartışmasına kadar tam bir demokratik lider portresi çizmiş, CHP’nin, “Demokrasiyi sadece kendisi için değil, herkes için isteyen bir parti” kimliğini geliştirerek korumuştur.
Ayrıca Erdoğan tarafından sürekli olarak tahrik edildiği, sürüklenmek istendiği, mezhepçi ve etnik tuzaklara düşmemiş, soğukkanlılığını ve demokratlığını koruyarak kimlik siyaseti kapanına yakalanmamıştır.
İnce ise Cumhurbaşkanlığı kampanyasında, hazırcevaplığı, zekâsı, kültürü, atılganlığı, çalışkanlığı, heyecanı, samimiyeti ile temayüz etmiş, karizmatik bir portre çizmiştir.
İnce’nin bu yükselişi, Kılıçdaroğlu’nun sakin liderliğini yeterince etkili, enerjik ve kararlı bulmayanlar için parti içi liderlik açısından bir çözüm olarak algılanmıştır.
Şimdi gelelim olumsuzluklarına:
Kılıçdaroğlu, Demokratik Rejim’in darbe yediği şu dönüm noktalarında yeterli derecede kararlı ve enerjik davranmamakla, rejime sahip çıkamamakla ve bunları meşrulaştırarak rejim değişikliğine zımni olarak destek vermekle eleştirilmektedir:
1) 12 Eylül 2010 Halkoylaması’nda yargının siyasal iktidarın denetimine verilerek Demokrasinin en önemli koşulu olan yargı bağımsızlığının yok edilmesi.
2) 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın Başbakanlıktan istifa etmeden seçime katılması ve Cumhurbaşkanı seçilmesi; böylece demokratik bir seçimin en ilkel koşulu olan eşitlik ve adalet ilkesinin yok sayılması.
3) 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Erdoğan’ın Anayasa’ya aykırı olarak hükümet görevlendirmesi yapmaması ve seçimleri yeniletmesi.
4) Milletvekili dokunulmazlıklarının, Anayasa’ya aykırı olarak kaldırılmasına bile bile destek verilmesi.
5) 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal uygulamalarına ve ülkenin Anayasa Mahkemesi Denetimi dışında bırakılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle idare edilmesine boyun eğilmesi.
6) OHAL rejimi altında ve KHK’larla düzenlenen baskılarla gerçekleştirilen 16 Nisan 2017 Halkoylamasının yapılmasını kabul etmesi.
7) 16 Nisan 2017 Halkoylamasının yasalara açıkça karşı olarak ilan edilen sonuçlarına direnmemesi ve bunları kabul etmesi.
8) 24 Haziran 2018 seçimlerindeki iktidar baskılarına karşı koyamaması.
İnce’nin olumsuzlukları:
Kılıçdaroğlu’nun Demokratik Rejimi yok eden süreçteki bu uzun listesine karşılık, İnce sadece üç hayati konuda olumsuzluğa sahip görünüyor:
1) 24 Haziran seçimlerinde, seçim öncesi yarattığı beklentilere aykırı olarak, muhalefetin oylarına yeterince sahip çıkamaması.
2) Yine seçim gecesi yaptığı “10 milyon fark var” analiziyle, büyük resmi görememesi, makro çözümleme yapamaması, çok bireysel ve yanlış değerlendirmelere saplanması.
3) Ve en önemlisi de seçim öncesinde Kılıçdaroğlu’na karşı liderlik yarışına girmeyeceğini açıkça belirtmesine rağmen, seçimden sonra, üstelik de hemen, liderlik savaşımını başlatması ile kamuoyundaki bütün güvenilirliğini sıfırlaması.

***

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
‘Bir Kent Lokantası’na yenilmek!’ 25 Nisan 2024 | 292 Okunma İdam fermanı, 23 Nisan Bayramı ve çocuk istismarı 23 Nisan 2024 | 61 Okunma Adaletsizlikler iktidarı zorluyor 21 Nisan 2024 | 142 Okunma Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024 | 213 Okunma Eğitimin ötesi: Köy Enstitüleri 18 Nisan 2024 | 329 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar