Ara Güler ve o reklam

90 yaşında hayata gözlerini yuman Ara Güler, ülkemizin en önemli fotoğraf sanatçısıydı. Ustanın ardından medyada çok sayıda haber ve yorum yer aldı. Övüldü, göklere...

90 yaşında hayata gözlerini yuman Ara Güler, ülkemizin en önemli fotoğraf sanatçısıydı. Ustanın ardından medyada çok sayıda haber ve yorum yer aldı. Övüldü, göklere çıkarıldı. Peki, herkes böyle mi düşünüyor? Hayır! Sorsanız, "Aa, tabii, büyük usta..." diyeceklerdir ama aslında Ara Güler'in emeğini küçümseyenler de var. İşte örneği... Bundan dört-beş yıl önce şöyle bir banka reklamı izledik: Denizde bir sandal... Kıyıdaki fotoğrafçı üç ayaklının üstüne makinesini yerleştirmiş. Sandala bakarak kadrajı hesaplıyor, ışığı ve mesafeyi kontrol ediyor. Derken bir balinanın, sandalın yakınında yüzeye fırladığını ve çevresine sular fışkırtarak tekrar denize düştüğünü görüyoruz. Bir an başka bir şeyle ilgilenen orta yaşlı, kır saçlı, siyah giysili adam, o çok ilginç anı kaçırıyor. Tesadüfen orada bulunan bir genç ise olayı şipşak görüntülüyor. (Sonra da bankanın sloganı: "Fırsatlar bir kere gelir.") Bu reklamda fotoğrafçı tipi, Ara Güler'i çağrıştıracak şekilde oluşturulmuştu... Sanki Ara Bey'in 30- 40 yıl önceki haliydi. Filmi izlediğimde çok kızmıştım. Çünkü ölçmek, ayarlamak, özen göstermek, sabretmek, vakit ve emek harcamak gibi Ara Güler'i Ara Güler yapan bütün değerler çöpe atılıyordu. Mühim olan fırsatları değerlendirmekti. Gerisi boştu. Yani bugün Ara Güler'i övenlerin bir kısmı, aslında, "Adam bir kare çekmek için iki saat harcarmış; abi ne gerek var yaa, bana daral gelir" diye konuşuyor. Peki ustanın elini çabuk tutarak, şipşak çektiği hiç fotoğraf yok mu? Var. Mesela, karlı bir günde Sirkeci'de çekilmiş, tramvayın önündeki atlı araba görüntüsü bunlardan biridir. Bir söyleşide şöyle demişti: "O fotoğrafı inanılmaz severim. Her şeyin yeri tam kıvamındadır. Uyanık davranmışımdır, anlık bir olaydır. Bir saniye geç kalsam o fotoğraf olmazdı. Zaten bütün mesele kompozisyonu denk getirip estetiğe yaklaştırmak. Yoksa fotoşoplasan kaç yazar!" Aynı Picasso'nun eskizleri gibi: O bir saniyelik fotoğrafın ardında, 30 yıllık birikim var.

Türk sineması niye sofrasız?
Otellerin halkla ilişkilerini yapan tanıdıklar, iki seferinde, "Medyada nasıl yer alabiliriz" diye sormuştu. Ben de aylık etkinlikler önermiştim. Mesela birine, "Yazarlarla edebiyat söyleşileri yapın, romanları, şiirleri konuşun" demiştim. Sanırım akıllarına yatmadı. Belki de otel yönetimi kabul etmedi. Meğer Beşiktaş'taki Conrad Hotel, tam da bu fikri Ayşegül Sönmez moderatörlüğünde uygulamaya koymuş. Conrad Talks (Conrad Konuşmaları) adlı etkinliğin bu seferki konusu İştah Açan Filmler idi. Oyuncu Serra Yılmaz, yönetmen Ümit Ünal, sanat-kültür editörü Emrah Kolukısa ile otelin aşçısı Alexis Atlamazoğlu, yemekmutfak çevresinde geçen filmleri konuştular. Perşembe akşamı birçok konuya değinildi. Şimdilik ikisinin altını çizeyim: İlki Serra Yılmaz'ın bir sözü: "Bazı hanımlar sakatat yemeyerek çağdaş, seçkin ve zarif insanlar olacaklarını sanıyor. Halbuki yok öyle bir şey." Yüzde 100 katılıyorum. İkincisi bir soru: Batı sineması, sofralarda, mutfaklarda geçen çok sayıda film çekti. Peki Türk sinemasında yemekli film niye çok az? Hemen akla gelenler: Sofra Sırları (Ümit Ünal, 2017) ve Zengin Mutfağı (Başar Sabuncu, 1988). Başka? Sahi niye? Çekmesi mi zor? Yoksa 'seyirci sıkılır' diye mi düşünülüyor? Niye?

Bizde bir benzeri var mı?
Geçenlerde tesadüfen öğrendim. Hani ABD'nin Ohio eyaletinde Cincinnati diye bir şehir var ya... Adının nereden geldiğini biliyor musunuz? Anlatayım. Cincinnati yaklaşık 250 yıllık bir geçmişe sahip. İlk adı Losantiville. Şimdiki adını 1790'da alıyor. Peki bu kelime nereden geliyor? Eski Roma'daki Lucius Quinctius Cincinnatus adlı bir soylu senatör- askerden... Roma krize girdiğinde, diktatör olarak başa geçiriyorlar. Cincinnatus tehlikeleri başarıyla savuşturuyor. Sonra da, alkışlara rağmen, iktidarı sevmediği için tahtı bırakıp çiftçilik yapmaya gidiyor. Bilenler lütfen söylesin: Bizim tarihimizde böylesi var mı? NOT: Çok önemli bir karakter olmasına karşın, İtalya dışında, Cincinnatus'un adı verilmiş yer azdır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Şeyhül Muharririn 12 Kasım 2018 | 910 Okunma Cenaze marşı 11 Kasım 2018 | 710 Okunma Milyar dolarlık arayış 10 Kasım 2018 | 4.312 Okunma Kaşıkçı niye öldürüldü? 04 Kasım 2018 | 5.696 Okunma Bellek dostu yazı tipi 03 Kasım 2018 | 243 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar