Silivri’ye mektup

Sevgili Arkadaşlar, Aslında geçen haftakiler gibi, yine dolmakalemle yazıp -postaneden ısrarla istediğim- pulları yapıştırdığım bir mektup yollayacaktım size. Niyetim buydu yani. Ziyaretinize gelen milletvekillerinin...

Sevgili Arkadaşlar, 
Aslında geçen haftakiler gibi, yine dolmakalemle yazıp -postaneden ısrarla istediğim- pulları yapıştırdığım bir mektup yollayacaktım size. Niyetim buydu yani. Ziyaretinize gelen milletvekillerinin, antetli kırmızı kareli “Unutma” kartlarına, biz“dışarıdakiler” için yolladığınız satırlardaki dirayet kadar, el yazılarınızın verdiği moral duygusuna hürmeten de istiyordum bunu. 
Fakat, haber yazdığınız için cezaevine girişinizin tamı tamına ikinci haftasında, aynı gün, öyle haberler aktı ki, mektubumu bu kez gazeteyle göndermekten kendimi alamadım. Hiç değilse bir kısmını aktarabileceğim birbirine benzemez gibi görünen haberlerin çoğu birbiriyle bağlantılıydı; sanırım ondan.

***

Silivri’deki ikinci haftanız, İnsan Hakları Günü’ne rastladı. 
İnsan Hakları Günü de -IŞİD’in üstlenmediği- Ankara katliamının ikinci ayına. 
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani Ankara’daydı. 
Aynı gün Iraklı sığınmacıları taşıyan uyduruk bir botun, Didim’de alabora olmasıyla boğulan dört kişinin haberi tek sütun anca girdi gazetelere. Denizden çıkarılan ceset fotoğraflarına bakarken, insanlık trajedilerine “alışmanın” o trajedinin kendisi kadar ağır bir utanma duygusu yaşattığını hissettim. 
Yaz aylarından bu yana, her gün; toplamda yüzlerce hayat denizin ortasında son bulurken savaştan kaçan çaresiz insanların umutlarını ticarete döken o karanlık insanlara hiçbir şey olmamasına, “geçimini” ölüm ticaretinden sağlayan sırtlanlara dokunulmayışındaki tuhaflığa, eminim siz, benden çok kafa yoruyorsunuzdur.

***

Siz Silivri’de ikinci haftanıza girerken, büyüme rakamı yüzde 4 olarak açıklandı. 
Ama nedense borsa yüzde 3 değer kaybetti. 
Aynı saatlerde Başbakan Davutoğlu 2016 Eylem Planı’nı açıklıyordu. Bundan beş yıl önce de açıklanan “Cemevlerine Yasal İbadethane Statüsü”, “SiyasetinFinansmanının Şeffaflığı” gibi, tatlandırıcı başlıkların da yer aldığı onlarca vaat var bu pakette. 
Fakat bana “Ayrıntıya boğulma, paketi kısaca özetle” diyecek olursanız, size “çeyiz, muhtar ve bedelli” diyebilirim. Evet Sevgili Arkadaşlar, İnsan Hakları Günü’nde açıklanan Eylem Planı’nın üç anahtar kelimesi bence bunlar. 
Üçü de yaşadığımız topraklarda, artık bütün insan haklarının önünde yer alan “cep hakkı”na hitap ediyor bir kere. Ki, ilk kez iş bulan gençlere devlet ödemesi, işçi emeklileri de kattığınızda bu paketi, birkaç ay içinde önümüze gelecek bir“referandum” hazırlığı gibi görmenizde de beis yok. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türkiye’nin rüşvet karnesi 02 Kasım 2022 | 364 Okunma Merkez Bankası Hazine ve Maliye’ye mi tabi olacak? 31 Ekim 2022 | 212 Okunma KKM tartışması büyüyor 28 Ekim 2022 | 264 Okunma ‘Muhalif gazetecilere davet’ meselesi 26 Ekim 2022 | 390 Okunma ‘Kanunları kimler yapar’ 24 Ekim 2022 | 226 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar