Latin Amerika’ya şimdi bakalım

Gelecek hafta, Cumhur-başkanı’nın seyahati nedeniyle, Latin Amerika’yı konuşacağız. Avrupa’nın krizi, Ortadoğu’nun savaşı arasına sıkışmış gündemi Latin Amerika da pek...

Gelecek hafta, Cumhur-başkanı’nın seyahati nedeniyle, Latin Amerika’yı konuşacağız. Avrupa’nın krizi, Ortadoğu’nun savaşı arasına sıkışmış gündemi Latin Amerika da pek rahatlatacağa benzemiyor. Çünkü hızla düşen enerji ve temel emtia fiyatları, artan borçlanma, Latin Amerika’yı yeni bir krizin eşiğine getirmiş durumda.

Oysa Latin Amerika’da, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi 2000’li yıllardan itibaren reformcu, askeri darbe geleneğini reddeden ve bununla her düzeyde mücadele eden hükümetler işbaşına gelmeye başladı. Bu hükümetler, 70’li ve 80’li yıllarda bütün kıtanın kaynaklarını yağmalayan, sanayilerini kısır bir borç döngüsüne teslim eden darbeci siyasetin ekonomideki devamcısı olan neoliberal ekonomi politikalarını da gözden geçirmeye başladılar. Brezilya’da Lula da Silva, Arjantin’de Kirchner, Şili’de Michelle Bachelet, Ekvator’da Rafael Correa, Bolivya’da Morales iktidarları, Latin Amerika için yeni bir dönemi ve tam da 21. yüzyılın başlangıcında, bir önceki yüzyılın karanlığından çıkışı anlatıyordu. Bu çıkış ve bu çıkışı temsil eden başkanlar, siyasi liderler, cumhurbaşkanları, önce ABD ve İngiltere kaynaklı medyada, sonra da yerel medyada adeta linçe varan bir dezenformasyon dalgasıyla karşılandı.

Yapmak istedikleri bir çok reformu yapamadılar ama yine de bu süreçte, bütün bu ülkelerde, yağmacı özelleştirme uygulamalarından dönüldü ve özellikle petrol, doğalgaz gibi temel ihraç kaynaklarının daha etkin değerlendirilmesi için adımlar atıldı, sosyal politikalar -kısmen de olsa- devreye sokuldu.

Yeni dönem

Ülkeler arasında ekonomik entegrasyon örgütleri oluşturuldu. Mesela Güney Amerika Ulusları Birliği (UNASUR) ve Latin Amerika-Karayip Devletler Topluluğu (CELAC) gibi birlikler, ekonomi politikalarını ve sosyal alanları entegre etmek, yatırım oranlarını artırmak, ülkeler arasındaki ticareti etkin hale getirmek gibi işlevleri yerine getirdiler. Bu kurumlar, Latin Amerika tarihinde BM’den, dolayısıyla ABD’den bağımsız oluşturulan ilk etkin entegrasyon kurumları oldular. Örneğin Küba’ya uygulanan ambargonun ortadan kalkmasında CELAC’ın payı büyüktür. Bunun dışında SUCRE diye anılan, bölgesel bir takas ve tazminat sistemi olan birlik ise, ABD dolarının yerini alacak bir ticaret ve para sistemi üzerine yoğunlaştı, 2009 yılında da IMF’nin yerel versiyonu diyebileceğimiz Banco del Sur kuruldu. Bu banka, hem IMF gibi kaynak sağlamak hem de Dünya Bankası gibi alt yapı yatırımlarını desteklemek üzere oluşturulmuştu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonominin geleceğini simgeler anlatır! 31 Ekim 2018 | 5.210 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2) 25 Ekim 2018 | 5.322 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... 24 Ekim 2018 | 4.575 Okunma Sorunlar, tespitler ve çözümler... 18 Ekim 2018 | 5.617 Okunma Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir? 17 Ekim 2018 | 3.768 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar