Hayır... Doksanlı yıllara dönmeyeceğiz... Ama bu yeni bir dönem...

SURUÇ katliamı ile başlayan ve sınır ötesi operasyonlarla devam eden gelişmeler, Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcı mı? Evet, seçimlerden sonra yaşanılanların yeni bir dönemi bize...

SURUÇ katliamı ile başlayan ve sınır ötesi operasyonlarla devam eden gelişmeler, Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcı mı? Evet, seçimlerden sonra yaşanılanların yeni bir dönemi bize anlattığını söyleyebiliriz ancak bu, bize göre, kesinlikle geriye gidiş değil, yani açıkçası kimse Türkiye’nin, hem ekonomik hem de siyasi olarak, doksanlı yıllara geri döneceğini sanmasın. Ne Türkiye’nin ne de dünyanın ve bölgenin şartları ilkönce böyle gerici bir restorasyon için uygun değil. O günler geride kaldı... Hiç şüphesiz ki, 28 Şubat sonrasını ve doksanlı yılların karanlığını isteyen kesimler var. Ama yalnız ekonomiye baktığımızda bile bunun imkansız olduğunu görebiliriz. 

FED ETKİSİ SINIRLI OLACAK...

Örneğin şu sıralar ABD Merkez Bankası Fed’in faiz artışı sonucu gelişmekte olan ülkelerde doların hızlı değerlenmesine bağlı olarak, tıpkı doksanlı yılların başında olduğu gibi, yeni ama daha kapsamlı bir finansal kriz zinciri bekleyenler var. 1980’lerde-1985 Plaza Anlaşmasına kadar- yükselen ABD doları, emtia fiyatlarını, tıpkı bugünlerde olduğu gibi, aşağıya çekmiş ve başta Latin Amerika olmak üzere, gelişmekte olan ülkeleri krize yaklaştırmıştı. Ancak gerçek kriz, on yıl sonra 1995’de-Ters Plaza Anlaşması ile-gelmişti. Dolar hızlı ve suni bir şekilde değerlenirken sabit kur rejimi uygulayan bir çok gelişmekte olan ülke hızla krizin girdabına kendisini kaptırmıştı. İçlerinde Türkiye’nin de bulunduğu bu ülkeler, tamamen IMF’nin belirlediği para ve maliye politikaların esiri idiler. Sabit kur rejimleri ya da para kurulu uygulamaları ile, hepsi birer ucuz borç ve ithalat cenneti haline gelmişti. Siyaset kurumları da, bu soygun ekonomisinin esiri durumundaydı. Bu açıdan doksanlı yıllardaki siyasetin, Türkiye gibi ülkeler için, ekonomik karşılığı bu sıkışmışlık hali idi. 
Şimdi ise, Türkiye ve bir çok gelişmekte olan ülke, bir sömürgeci uygulama olan, para kurulu ya da sabit kur sistemi yerine dalgalı kur rejimi uyguluyor... Dolayısıyla doların hızlı değerlenmesi karşısında piyasa mekanizması savunusuna sahipler. Ancak bunun dışında da, gelişmiş ülkeler kadar güçlü bir banka sistemini geliştirdiler bütün bu süreçte. 
Bu açıdan Türkiye’de, hem iç siyasi gelişmelere hem de küresel dinamiklere bağlı olarak yeni bir mali kriz kimse beklemesin. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonominin geleceğini simgeler anlatır! 31 Ekim 2018 | 5.210 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2) 25 Ekim 2018 | 5.322 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... 24 Ekim 2018 | 4.575 Okunma Sorunlar, tespitler ve çözümler... 18 Ekim 2018 | 5.617 Okunma Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir? 17 Ekim 2018 | 3.768 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar