Sorunlar, tespitler ve çözümler...

Türkiye’nin bir müddettir karşı karşıya kaldığı ve TL’nin hızla değer yitirmesiyle ortaya çıkan spekülatif atakların durduğunu ve kurda beklenin sakinleşmenin gerçekleştiğini...

Türkiye’nin bir müddettir karşı karşıya kaldığı ve TL’nin hızla değer yitirmesiyle ortaya çıkan spekülatif atakların durduğunu ve kurda beklenin sakinleşmenin gerçekleştiğini görüyoruz. Ancak bu süreç bize bazı gerçekleri ve sorunları gösterdi. Öncelikle bunları tespit etmemiz ve gereken reformları ve tamiratları da yapmamız gerekiyor. Daha da açık söylemek gerekirse, 24 Haziran seçimlerinden sonra ekonomide yaşanılanların adata bize ayna tuttuğunu düşünenlerdenim. Tabii ki bunun adını da koymak gerekiyor. Bu bağlamda şu tespiti yapabiliriz:

Yaşanılan bir finansal kriz ya da reel sektör krizi değildi ancak gerekli adımlar atılmasaydı hızla bir reel sektör krizine dönüşme potansiyeli taşıyan hatırı sayılır bir türbülanstı... Önceden kurgulanmış ya da kendiliğinden (bu bütünüyle sonuçlar ve sonuçların yol açtığı hasardan ayrı bir tartışma konusudur) gelişen kur atakları ve bunların sonucunda reel sektörün artan borçluluk, fiyatlama, finansman ve satış sorunları ile karşı karşıya kalması bundan sonra üzerinde durmamız ve çözmemiz gereken sorunlar zincirinin temellendiği yerdir.

Ortaya çıkanlar

1- Türkiye’de büyümenin ivmelenmeye başladığı 2010 yılından itibaren özel sektör, özellikle monopol ve oligopol piyasa oluşturan gruplar, banka sistemi üzerinden, çok da planlı olmayan bir stratejiyle borçlanmış. Bu borçlanma, aynı zamanda, cari açık ve üretim bazlı enflasyon dinamiklerinin de temellendiği yerlerden biri. 

2 - Ancak bu kaynaklar -borçlanma- düşmeye başlayan kâr oranlarını telafi edecek yeni, verimliğini yüksek alanlara değil de, örneğin yurt dışındaki, kısa vadede getirisi düşük, hizmet sektörü yatırımlarına gitmiş. Verimsiz alanlara yatırım ve yüksek finansman talebi içeride faiz oranlarını önce yavaş sonra hızlı olarak yukarı çekerek üretim enflasyonunun temelini atmış. 

3 - Burada çok açık olarak banka sektörümüzün temel zaafı da ortaya çıkıyor. Bankalar da bu monopol-oligopol piyasası gruplarını, gözlerini kapayarak fonlamışlar. Bu gruplar, çok ilginç bir şekilde, bu yurt dışı yatırımlarını yurt dışı bankalardan fonlamayı da seçmemişler. Eksik teminatla Türk bankaları üzerinden fonlamışlar. İşte tam burada bütün banka yönetimlerinin bence önlerine bir hesap düşüyor. Ancak şu an bile Türk Banka Sistemi dünyanın en sağlam sistemlerinden. Buradaki sorun yanlış plasman sorunu...

4 - İşin bir diğer ilginç yanı da yurt dışı yatırımları ya da içerideki verimsiz harcamaları için bu hesapsız fonlamayı yapanlar, aynı zamanda, Türkiye’deki dış ticaret açığının da baş sorumlusu olan “büyükler.”

Sonuçlar

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonominin geleceğini simgeler anlatır! 31 Ekim 2018 | 5.210 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2) 25 Ekim 2018 | 5.322 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... 24 Ekim 2018 | 4.575 Okunma Sorunlar, tespitler ve çözümler... 18 Ekim 2018 | 5.617 Okunma Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir? 17 Ekim 2018 | 3.765 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar