ABD’nin insanlığa ilan ettiği savaş...

2017’nin son günlerinde ABD Başkanı Trump, ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’ni okumuştu. O zaman, 21 Aralık 2017 tarihinde, bu sayfada şunu yazmıştım: “ABD Başkanı Trump’ın adeta bir...

2017’nin son günlerinde ABD Başkanı Trump, ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’ni okumuştu. O zaman, 21 Aralık 2017 tarihinde, bu sayfada şunu yazmıştım: “ABD Başkanı Trump’ın adeta bir seçim bildirgesi gibi okuduğu ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesi, hem bir müddettir bölgemizde yaşananları hem de önümüzdeki günlerde ekonomide ve dış politikada yaşanacak olanları bize anlatıyor. Esasında bu belge ve bu belgenin sunum şekli, ABD’nin bir önceki yüzyıldaki mutlak ekonomik ve siyasi gücünün gerilediği gerçeğinin artık ABD tarafından da 'endişe' ile kabul edilmeye başlandığını gösteriyor.”

İşte bu “endişe” hali 2. Dünya Savaşı sonrası, ABD önderliğinde, kurulan iktisadi ve siyasi sistemin kurum ve kurallarının artık işlememeye başlamasından kaynaklanıyordu. Para ve ticaret sistemleri ve bunların kurumları, eskisi gibi, dünya ticaret düzenine, ekonomisine artık ABD lehine müdahale edip, sistemi düzenleyemiyorlardı. Dünya Bankası, IMF gibi Bretton-Woods kurumları, gelişmekte olan ülkeler nezdindeki itibarlarını ve etkinliklerini 2008 krizini takip eden altüst oluş sürecinde hızla kaybettiler. Bu ülkeler, ABD hegemonyasını tesis eden bu kurumlardan ve onların geliştirdiği anlatılardan ne kadar bağımsız hareket ederlerse, o kadar yeni bir refah ve kalkınma yoluna doğru gittiklerini anlamışlardı. Esasında, aynı durum, siyaset için de geçerliydi. ABD’nin hegemonya stratejisi ve bu stratejiyi oluşturan politik/diplomatik paradigma da hızla meşruiyetini yitiriyordu. Aslında bu (eski) strateji Henry Kissinger’ın anlatımıyla tam şöyleydi: “Birleşik Devletler, dünyadaki en iyi yönetim sistemine sahiptir ve insanlığın geri kalan bölümü, ancak geleneksel diplomasiyi terk edip, onun uluslararası hukuk ve demokrasiye olan saygısını kabul ederse, barış ve refaha kavuşabilir.” Bu sözler çok açık bir tehditti. Dünyaya bir tehditti; yani ya ABD’nin hegemonyasını kabul edeceksiniz ya da barış ve refahtan uzak olacaksınız demek isteniyordu. ABD’nin hem “kadın” hem de “demokrat” dışişleri bakanlarından Madeleine Albright, Clinton döneminde, “Biz güç kullanmak zorundayız, çünkü biz Amerika’yız” derken Kissinger’ın bu yazdıklarını bir başka biçimde söylüyordu... Kissinger’ın bu tezi Kissinger, doktrini olarak tarihe geçecekti ve bir başka anlatımı da tam olarak şuydu: “Kendi çıkarlarını insanlığın ortak çıkarı gibi görmek ve bunun üzerinden her şeyin kendisine tabi olmasını istemek, eğer olmuyorsa, güç kullanmak...”

Kissinger Doktrini biterken...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonominin geleceğini simgeler anlatır! 31 Ekim 2018 | 5.210 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2) 25 Ekim 2018 | 5.322 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... 24 Ekim 2018 | 4.575 Okunma Sorunlar, tespitler ve çözümler... 18 Ekim 2018 | 5.617 Okunma Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir? 17 Ekim 2018 | 3.765 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar