16 Nisan ve FETÖ’nün iktisadiyatı...

Artık taşlar yerine oturmaya başladı. Türkiye 16 Nisan’da -büyük bir ihtimalle- gerçekleşecek sistem değişikliğine doğru giderken, bundan sonra izlenecek yol haritası konusunda çok geniş bir mutabakata...

Artık taşlar yerine oturmaya başladı. Türkiye 16 Nisan’da -büyük bir ihtimalle- gerçekleşecek sistem değişikliğine doğru giderken, bundan sonra izlenecek yol haritası konusunda çok geniş bir mutabakata ulaştığımızı gözlemliyorum. Esasında köklü anayasa değişikliklerinin özünde toplumların yeni mutabakat ihtiyacı vardır. Her anayasa ihtiyacı ya da değişikliği öncelikle ilk olarak o toplumun kendi içindeki konsolidasyonu, yani yeniden düzenlenmesi, sonra da bu yeni “düzenin”, küresel sistemde yeni haliyle kendisini kabul ettirmesi sürecini içerir. Bu anlamda yerel olan mutabakat ne denli güçlü ve kararlı olursa, bu mutabakatın küresel düzlemdeki karşılığı o denli güçlü ve meşruiyeti yüksek olur.


Tabii ki 16 Nisan’da milletin oyu belirleyici olacak ama benim şimdiden gördüğüm, Türkiye’nin en güçlü sivil toplum kurumları, bu kurumların temsil ettiği ekonomik çevreler yeni sistemin kaçınılmazlığını artık teslim ediyorlar.

Bu konuda tabii ki milat 15 Temmuz darbe girişimidir. 15 Temmuz’dan sonra atılan adımların, özellikle ekonomide bir devrim niteliğinde olduğunu görüyorlar. Öte yandan, siyasi istikrar ve terörle mücadele konusunda da 15 Temmuz bir milattır. Bu anlamda 15 Temmuz’un arkasındaki FETÖ’nün PKK, DEAŞ gibi terör örgütlerini ortaya çıkartan ve yaşatan iklimi sağlayan, bu örgütlerin iktisadi ve sosyolojik nefes borularını döşeyen, bölgesel geri kalmışlığı tetikleyen bürokrasiyi ayakta tutan ana terör yapısı olduğunu da gördük. FETÖ’nün olmadığı bir Türkiye, terör örgütlerinin de sosyolojik olarak yaşayamayacağı bir Türkiye’dir. Bu anlamda FETÖ’nün Türkiye için 16 Nisan öncesi sistemin zorunlu siyasi, iktisadi hatta sosyolojik bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.

FETÖ’nün 40 yılı

Çünkü Türkiye’de özellikle 2. Dünya Savaşı’nın bitimiyle yeni ABD hegemonyasına bağlı olarak oluşturulan vesayet-darbe geleneği, dış Gladiocu Soğuk Savaş örgütlerini sistemin örtülü bir parçası olarak atıyordu. Bu yapılar, ordu dahil olmak üzere, devletin en önemli kurumlarında örgütlenmişlerdi. Darbe dönemleri dışında zayıf “parlamenter” hükümetleri de zaten bu devlet içindeki örgütlü yapılar yönetiyordu. İstikrarsız “parlamento” ama istikrarlı Gladio bu vesayet sisteminin temel düsturuydu. FETÖ’nün kırk yılı bulan örgütlü hikâyesi esasında bu dönemin siyasi ve ekonomik hikâyesidir. Ancak tabii ki FETÖ bu dönemin temel örgütlerinden biriydi. Bütün bu dönemde en sağdan en sola kadar, devlet ve toplum içinde aynı tarihsel misyonla örgütlenmiş faklı örgütler de vardı. Bunlar arasındaki mücadeleye de, bir dönem, tanık olduk. FETÖ, 15 Temmuz’a giden süreçte -son on yılda- eski vesayet-darbe sisteminin tek hâkimi olmaya çalıştı. Bunun için diğer tarihsel kardeşlerini-rakiplerini tasfiye etmeye de çalıştı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonominin geleceğini simgeler anlatır! 31 Ekim 2018 | 5.210 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2) 25 Ekim 2018 | 5.322 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... 24 Ekim 2018 | 4.575 Okunma Sorunlar, tespitler ve çözümler... 18 Ekim 2018 | 5.617 Okunma Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir? 17 Ekim 2018 | 3.768 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar