Üçlü zirve ile Suriye politikasının çöktüğünü resmen kabul ettik

ANALİZAslında başından beri söylendi bu iktidara; “Suriye politikan yanlış bunun sonu hüsrandır” dendi. Kibirli iktidar uyarıların hiçbirini ciddiye almadı, burnunun dikine gitti. Yanlışı düzeltmek...

ANALİZ

Aslında başından beri söylendi bu iktidara; “Suriye politikan yanlış bunun sonu hüsrandır” dendi.
Kibirli iktidar uyarıların hiçbirini ciddiye almadı, burnunun dikine gitti.
Yanlışı düzeltmek yerine “Hey kimsin sen, karatın nedir, haddini bil” üslubu üstte tutuldu.
Sonunda gerçeği bir tokat gibi yüzümüzde hissettik.
AKP iktidarının “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” adına yürüttüğü Suriye politikası tamamen çöktü.
İşin kötüsü bu çöküşü tüm dünyanın gözü önünde düzenlediğimiz bir toplantı ile ilan ettik.
Hafta içinde Ankara’da yapılan Türkiye-Rusya-İran zirvesi yanlış politikanın çökmesinin “resmen kabulü” niteliğindedir.
Üçlü zirveden çıkan ve yazılı olarak kayda da geçirilen sonuç şudur; Esat Suriye’nin resmi ve meşru tek yönetimidir. Ülkede ateşkes sağlanacaktır. Suriye’nin toprak bütünlüğü mutlaka korunacaktır. Bu üniter yapı içinde yaşayan farklı etnik kökene ait kesimler mutlaka haklarını alacaklardır.
Altında Türkiye’nin de imzası var bu kararın…
Ve bu imza “Biz çok yanlış yaptık” itirafıdır aynı zamanda.
İşin kötüsü kendi imzaladığımız belgeyle kendi kendimize yaptırımlar da uygulamak zorunda kalacağız.
Örneğin Suriye’nin toprak bütünlüğü korunacaksa Afrin’de askerimizin bulunması sorun yaratacaktır.
Farklı etnik kökenlerden gelen kesimlerin korunması ilkesi güney sınırımızda bir Kürt özerk bölgesinin kurulmasına ön ayak olacaktır.
Yine ateşkes yapılması Afrin’den sonra Münbiç’te bir operasyon yapmamıza engel çıkaracaktır.
Bütün bunlar AKP iktidarının yanlış Suriye politikasının ülkemizi ne hale getirdiğinin somut birer örnekleridir.
AKP Genel Başkanı üçlü zirveden sonra yaptığı açıklamada “PYD’yi bitirene kadar operasyonlara devam edileceğini” açıkladı biliyorsunuz.
Ancak PYD yeni koşullar altında Esat rejimiyle anlaşır ve bir özerk bölge sözü alırsa ne olacaktır? İktidarın bu soruya bir cevabı olduğunu hiç sanmıyorum.
Ayrıca zaten “PYD bitene kadar” tanımı bile başlı başına bir sorundur. Türkiye sadece kendisi tarafından “terörist olarak nitelenen” bir kesimi tamamen imha mı edecektir? Bırakın bütün dünyayı buna üçlü zirvenin diğer iki tarafı Rusya ve İran sessiz mi kalacaktır?
Türkiye yürüttüğü yanlış Suriye politikası sonucu bugün çok büyük bir açmazla karşı karşıya kalmıştır.
Bir taraftan Rusya ve İran’la “birlikte görünmek” amacıyla başını daha da sıkıntıya sokacak sözler vermekte, diğer taraftan içinde bulunduğu askeri paktın diğer üyeleriyle bir silahlı çatışmanın eşiğine gelmektedir.
Önümüzdeki günler “Afrin destanı” edebiyatının altında nasıl kalacağını da göreceğiz bu iktidarın.

BUNU YAZMAK GEREK

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yunan Cumhurbaşkanı’nın Eşek Adası’na gitmesi, kimi tahrik ediyor? 01 Temmuz 2020 | 3.190 Okunma Toplumsal tepki balonu patladı 30 Haziran 2020 | 3.008 Okunma Şimdi AKP de mi “terör örgütü yandaşı” oldu? 29 Haziran 2020 | 6.208 Okunma Yeni bir kumpas ifşaatı 26 Haziran 2020 | 4.156 Okunma Bu nasıl bir oyundur? 25 Haziran 2020 | 3.696 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar