Peş peşe güzel günler

Daha iki gün önce Türk tarihinin en büyük zaferini kutladık. Şimdi Kurban Bayramı'nı idrak ediyoruz. Yani dinimizin önemli günlerini yaşamaya başladık. Ramazan Bayramı ile eşdeğer güzelliklere vesile...

Daha iki gün önce Türk tarihinin en büyük zaferini kutladık. Şimdi Kurban Bayramı'nı idrak ediyoruz. Yani dinimizin önemli günlerini yaşamaya başladık. Ramazan Bayramı ile eşdeğer güzelliklere vesile olması bir başka değerdedir. Fakir fukaranın hatırlanmasını da sağlar. Garibanın midesine et girmesinin gerektiğini emreder. Dağıtılırken gerçek ihtiyaç sahiplerini atlamamak önemlidir. Hatta, Somali'ye kadar ulaştırılır. Zaman zaman bu ülkenin adını geçirdiğimin farkındasınız. Bu ülke insanlarını Washington DC günlerimde tanıdım. Birlikte okuduğum Somalililerin Türkiye ve Türklere sevdasının sebebini merak ettim. Sordum ve nedenini ağızlarından dinledim; "İtalyan işgalcilerle savaşlarında tek yardım aldıkları ülke Osmanlı İmparatorluğu". Yollanan iki gemi dolusu silahla İtalyanları topraklarından kovuyorlar.Doğum günümde beni kutlamaları, hele törelerinde olmayan bir uygulamayı yapmaları inanılmazdı. Kızlar, beni yanaklarımdan öperek tebrik ettiler. Adları tutucuya çıkmış erkekler de bunu uzun süre alkışladılar. Anlayın bana kadar ulaşan "sevgi bağları"nı. Böylesi tarihlerde işte bu milleti unutmayalım. Son yıllarda önemli bir dağıtım ağı oluştu. Konservecilikte gelinen nokta, geliştirilen ulaşım yolu ile Kurban Bayramı'nın dünyanın dört bir yanında yaşanmasını sağladı. STK'ların mükemmel organizasyonu, büyüklerimizden kalma Kızılay gibi kurumları da çağdaşlaştırdı. Böylece İstanbul'da kesilen kurban, Somali'de dağıtılabiliyor.Öte yandan hayvanın kanını kuma akıtıp, etlerini çöle dozerle gömenlerin dahi aynı yönteme kavuştuklarını görüyoruz. Kavurma yapmayı da öğrendiler. Devasa soğuk hava depoları kurdular. İhtiyaç duyanlara, periyodik şekilde yollar hale geldiler.Yine bize gelince, dinimizin emirlerini unutmayalım. Kestiğimiz kurbanların dağıtımındaki kriterleri atlamayalım. Meşhur fıkradaki gibi davranmayalım. Örneğin "Bu babamlara, bu amcamlara, bu halamlara, bu teyzemlere. Yahu bize kalmadı". Böylesi tevziat yapmayalım. Bu kafalar sadece günaha girer.Bu arada kurbanlık hayvanlara da iyi davranmalı. Yemi ve suyu ihmal edilmemeli. Kesim sırasında arka ayaklarından birinin serbest bırakılması gerektiği akıldan çıkmamalı. Bununla ilgili uyarıyı da merhum Süleyman Demirel'in ağzından duymuştum. Zaten Peygamberimizin "Bıçağı kurbanın görmeyeceği bir yere saklayın. Kesimi çok hızlı yapın" şeklindeki sözlerini aklınızdan çıkarmayın.İlklerKurban denildiğinde akla gelen ilk isimler Hz. İbrahim'le oğlu İsmail'dir. İbrahim inancı uğruna her türlü zorluğu göze almış bir Müslümandı. Bu yüzden kavmi ve babasıyla ters düştü. İbrahim bir gün oğlunu Allah'a kurban etmeye karar verir. İsmail'in gözlerini bağladığı an gökten bir koç indirilir. Ve böylece ilk kurban kesilmiş olur.Babamın İskenderun'da görev yaptığı yıllar. İlkokul birinci sınıftayım. Eve bir koç getirildi. Güzel bir hayvan. Kınası ona başka bir ihtişam veriyordu. Bu yüzden adını Kınalı koyduk. Bayramdan epey önce gelmişti. Dostluğu çabuk ilerlettik. Elimle besliyorum. Hep peşimde. Yürüyorum, yürüyor. Oturuyorum, yanıma çöküyor. Bazen aynı odada yatıyoruz. Yere serdiğim gazetelerin üstünde uyuyor. Bu bağ epey devam etti. O gün gelene kadar. Biri dazlak iki kişi geldi. Kınalıyı çekiyorlar, gitmiyor. Direniyor. Annem "Burhan onu bahçeye sen götür" dedi. Beni gören koç hareketlendi. Birlikte çıktık. Adamlar bir anda Kınalıyı yere yıktılar. Dualar eşliğinde kesimi hallettiler.Bana gelince, ipnotize olmuş gibi gözlerimi kırpmadan izledim. Donup kalmıştım. Dilim tutulmuştu. Üzüntüden konuşamıyordum. Uyuyamıyordum. Öneri üzerine nefesi kuvvetli hocalara götürüldüm. Sonuç yok. Sonunda babam bir psikiyatr buldu. "İlgilenmeyin. Kesimi hatırlatacak ortam yaratmayın" önerisinde bulundu. Bu etkili oldu. Uzun süre sonra tekrar konuşmaya başladım,.Kesim ve benim durumum annemle babam arasındaki gerilimi uzattı. Neticede "bir daha evde kurban kesilmemesi" kararı alındı. Her Kurban Bayramı sonrası eve bir sarı zarf gelmeye başladı. Ziraat Bankası'ndan gelen yazıda, yıllar yılı hep aynı şeyleri okudum; "Bağışınız Darülaceze hesabına geçirilmiştir. Allah kabul etsin."Aynı bankanın Fatih şubesinden yollanan bu bildirimler, annem ve peşinden babamın vefatıyla son buldu. Ben mi ne yapıyorum? Bu konularda konuşmayı seven biri değilim. Bu özel ve güzel günlerde imkânıma göre davranıyorum.Tüm okurlarımın Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum. Türk ve Müslüman dünyasına güzelliklere vesile olmasını diliyorum. Dualarımda önceliğim her zaman Kerkük Türkmenleri'nden yana oluyor. "Allah onları bizimle tez günde birleştirsin" diyorum....ÖZEL NOT: Uzun tatil günlerinde trafik kazalarının bilançosu çıkarılır. Kurban Bayramı'nda ise "acemi kasaplar"ın çetelesi tutulur. Kendi kendini yaralayanların sayısı hayli fazla olur. Arada ölümle sonuçlananları bile görürüz. Haber servisi yönettiğim yıllarda, ilk işim hastanelerin acil servislerine takviye eleman yollamak olurdu. Bayram sonrası bir de "en ilginç doğramalar" istatistiği çıkarırdık. Örneğin boğa yerine kendi atardamarını kesmek gibi.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İzin 20 Kasım 2020 | 189 Okunma Bağırmayın!.. 19 Kasım 2020 | 345 Okunma Harekatlar 18 Kasım 2020 | 274 Okunma Ayak topu "bizim dünyamız" 17 Kasım 2020 | 131 Okunma Söylemler/çelişkiler 16 Kasım 2020 | 174 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar