Babamın cenaze namazı

Dikkat ettiniz mi bilmem, babalar hep ikinci planda kalır. Hele bu kutlama ise akla gelmezler. Dünyada da böyledir. Bizim gibi "pederşahi düzen"in hakim olduğu ülkelerde gerçek bu. Eğer yıllar önce Luna diye bir kız ortaya...

Dikkat ettiniz mi bilmem, babalar hep ikinci planda kalır. Hele bu kutlama ise akla gelmezler. Dünyada da böyledir. Bizim gibi "pederşahi düzen"in hakim olduğu ülkelerde gerçek bu. Eğer yıllar önce Luna diye bir kız ortaya çıkmasa "Babalar Günü" mümkün olmazdı. Luna'nın babası, eşinin vefatından sonra ikinci evliliği yapmadı. Adamcağız koca çiftliği tek başına çekip, çevirdi. Bu yetmiyormuş gibi beş çocuğuna dört dörtlük baktı. Kızı Luna bu işi bütün Amerika'ya tanıttı. Babalar Günü böyle doğdu.Olayın bir de ticari boyutu var. Ne zaman ki büyük kuruluşlar "kazanç kokusu aldılar" olaya balıklama atladılar. Amaçları belliydi; "para kazanmak". Medyaya biraz dikkat etmek anneler ile babalar günü arasındaki uçurumu belli eder. Satış istatistikleri bunun belgesi. Zaten birinin mayısın ikinci pazarında, diğerinin haziranın üçüncü pazarında kutlanır olması farkın ta kendisi. Öncelik bayanların. Buradan babalara seslenmek istiyorum. İçinizde iyi hediye alınan olursa, lütfen benimle paylaşsın. Para kendi ceplerinden çıksa dahi. Kendi adıma şimdiden yazabilirim; "Benim durumum, sıfıra sıfır elde var sıfır olacaktır". Anlayacağınız Babalar Günü'nde yine "babalara gelenlerden olmam kesin".O benim babamBu bize özel günde her zaman hatırladığım Fatih Kısaparmak. O müthiş sözleriyle bezediği "Benim Babam" isimli bestesini mutlaka mırıldanırım. Babasıyla benimkinin benzeşen tutkuları olduğu kesin. Mesela kasket takmaları. Bafra sigarası içmeleri de müştereklerinden. Fatih kardeşim hiç baba dayağı yedi mi bilmiyorum. Ancak ben fiskesini hatırlamıyorum. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdaki hatalarımı sadece nasihatlerle geçiştirmiştir.Hayvan severliği, doğa severliği ve de kitap severliği ondan öğrendim. Ömer Seyfettin, Nihal Atsız gibi isimlerin eserlerini kütüphanemizde buldum. Monte Kristo Kontu, Üç Silahşörler ve Pardayanlar'ı elime tutuşturan yine babam oldu. Bugün gurmeliğe varan yemek bilgimin ilk eğitmeni odur. Annemi sollayan "deniz mutfağı" tecrübesinden gerçek anlamda yararlandım. Onun yaptığı, benim beceremediğim tek şey tavadan aldığı küçük balıkları kuyruğundan tutup yutmasıydı.Babam çocukları çok severdi. Özellikle de kızları. Bunun sebebi, sanırım iki izbandut gibi oğula sahip oluşuydu. Görevden dönüş saatlerinde mahallenin tüm çocukları yolunu gözlerdi. Bunu bildiği için daima ceplerinde sakız ve şeker bulundururdu. Miniklerin ona "amca, amca" diye seslenmeleri hoşuna giderdi. Ancak dede denmesinden daha hoşnut olurdu. Neyse ki, kızımın doğumuyla bu mutluluğu doyasıya tattı.Mutluluk nedenimSevgisini belli etmeyen biriyim. En yakınlarımı bile öpmem. Yeni tanıyan "ne suratsız herif" derler. Aradan biraz zaman geçince kişilik testinden yırtarım. Adına kader diyebilirsiniz ama ailemin tüm büyüklerinin son dönemlerinde ben devreye girmişimdir. Ataninemden hatta onun ablasına kadar ellerimde Hakk'a yürüdüler. Bu annemde de tabii babamda da böyle oldu. Babamın son konuşması benimle gerçekleşti. Kabristanımızın bulunduğu Edirnekapı Şehitliği'nin "çiçek bahçesi" olduğunu söyledi. Espri bile yaptı; "Arada yoldan geçenleri seyrederim" Bunlar son sözleri oldu.İlginç cenaze namazıMihrimah Sultan Camii'ndeki cenaze namazında saflara dikkat edince şaşırdım. Fener'in balıkçısı Todori'yi gördüm. Yanında eski evin karşısındaki kilisenin bahçıvanı Yorgo vardı. Taramayı hızlandırınca tuhafiyeci David ile arkadaşım Kleanfi'nin babasını fark ettim. Tüm dinlerin mensupları, bir Müslüman cenazesinde buluşmuştu. Cavit Ayeri izleme imkanı bulduysa, çok mutlu olduğuna kesinlikle yemin edebilirim.Önemli olan"Baba, ailenin direğidir" sanırım çok gerilerde kaldı. "Cennet anaların ayağının altındadır" sözü hâlâ geçerli. Üzüntü kaynağım, önemli değer yargılarının yıkıldığını görmek. Bu sevgi erozyonunun durdurulabileceğini sanmıyorum. Yine de herkesin "Babalar Günü"nü kutluyorum....ÖZEL NOT: Amerika'nın, Erdoğan'ın korumaları için aldığı karar gayet net; "Bir daha buraya gelme". Bu işin sonunun Katar benzeri sıkıştırmaya gideceği ortada. Türkiye oyunu iyi okumalı. ABD Büyükelçisi'ni çağırıp, fırça atarak sonuç almak mümkün değil. Gerçekleri görmenin zamanı geldi sanırım!

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İzin 20 Kasım 2020 | 189 Okunma Bağırmayın!.. 19 Kasım 2020 | 343 Okunma Harekatlar 18 Kasım 2020 | 273 Okunma Ayak topu "bizim dünyamız" 17 Kasım 2020 | 128 Okunma Söylemler/çelişkiler 16 Kasım 2020 | 173 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar