Dijital bellek 12 Eylül hafızası
Neredeyse hepimizin “12 Eylül” darbesiyle ilgili bir hikâyesi, anısı, acısı, cenazesi, davası var. Elinden alınan bir hayat, bedeninde ve ruhunda yer etmiş bir iz var. Kayıpları var. Ve darbeler üzerine...
Neredeyse hepimizin “12 Eylül” darbesiyle ilgili bir hikâyesi, anısı, acısı, cenazesi, davası var. Elinden alınan bir hayat, bedeninde ve ruhunda yer etmiş bir iz var. Kayıpları var. Ve darbeler üzerine yazılmış, çizilmiş binlerce kitap, makale ve belgesel var. Ama kendisine yaşatılan bu travmayı, “oldubitti, geçti gitti” ruh haliyle savsaklayan ya da unutturma eğiliminde olanlarla yargı önünde hesaplaşamamış da bir toplum var.Oysa 12 Eylül sabahı, Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve sosyal bunalımına en kestirme “çözüm” yolu askerden geldi; apoletleri, postalları, tankları ve anayasasıyla...Toplum darbeden hemen sonra, siyasetin yasaklandığını, parti faaliyetlerinin durdurulduğunu, bütün demokratik kitle örgütleri ve derneklerin kapatıldığını unutmuş olabilir mi? Ya da 1 milyon 683 bin kişinin fişlendiğini, 30 bin kişinin sakıncalı olduğunu, 9 bin 400 kamu görevlisi işten atıldığını, 650 bin kişinin gözaltına alındığını, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldığını, 210 bin dava açıldığını, 517 kişi hakkında idam cezası verildiğini, 49 kişinin idam edildiğini…Bir darbe düşünün ki; bütün bir topluma konuşmayı, düşünmeyi, toplu gezmeyi, örgütlenmeyi yazmayı yasakladı. İşkence etti. İnsan...