Tunç Soyer’in yaptığı dans anlatıldığı gibi değil
Günler önceden aldığınız davetiyeyi cebinize koydunuz. Özel günlere sakladığınız hafif beli sıkan takımlarınızı giydiniz. Gelin ile damada takınızı taktınız. Kıpır...
Günler önceden aldığınız davetiyeyi cebinize koydunuz. Özel günlere sakladığınız hafif beli sıkan takımlarınızı giydiniz. Gelin ile damada takınızı taktınız. Kıpır kıpır bir şarkı başladı. Beklediğiniz oldu, biri kolunuzdan tutup piste çekti. “Ben hiç bilmem” diyerek başlayıp “ne kurtlarımızı döktük” diye bitirdiniz. İşte şimdi yandınız. İktidarın zabıtalarına yakalandınız.
Biliyorum, geç kaldım. Memleket meseleleri magazine ancak izin verdi. Tunç Soyer’in 9 Eylül’de, İzmir’in kurtuluşu gecesinde yaptığı danstan söz ediyorum. Taraf gazetesi kariyerini AKP’de vekillikle sürdüren Markar Esayan “200 yıllık acul Batıcılaşma hikâyemizin bütün paçozluğunu özetleyen bir sahne” diye tepki gösterdi dansa. İstanbul’un “cesur” barlarında “her zamankinden mi” diye karşılanan Işıkçılar cemaatinin yazarı ise “pala bıyıklı yardımcılarıyla erkek erkeğe yaptıkları tuhaf, yapay, ürpertici derecede kitcsh dans” diye yazdı.
Oysa dans meselesi pek de anlattıkları gibi değil...
Açık denizlere yol alan ‘ah o gemi’
Soyer, dans ederken çalan müziğe dikkat ettiniz mi? “Ah o gemide ben de olsaydım, açık denizlere yol alsaydım” diyordu. Ritmi biliyorsunuz, o sırada ayaktaysanız kendiliğinden sallanmaya başlarsınız. Ama pek düşünmezsiniz; o gemi nedir, nereye gider acaba?
Şarkıyı yaratan Metin Ersoy’un biyografisi yakın zamanda basıldı. (Mona Yayınları) Kökü Arap dünyasına uzanan dindar bir anne ile Sirkeci’de aileden saatçilik yapan bir babanın oğlu Metin Ersoy.
“Doğanın sesi” dediği müziğe düşkünlüğü küçük yaşta başladı. Fatih’te Gele...