Demirören’in ‘ahlaksız teklifi’
2008 yılının sıcak bir Temmuz günü. Orgeneral İlker Başbuğ, Hürriyet yazarlarıyla sohbet ediyordu. Bir sessizlik anında Başbuğ, “hep siz sordunuz, ben de size bir soru sorayım” diye söze girdi: “Sizce...
2008 yılının sıcak bir Temmuz günü.
Orgeneral İlker Başbuğ, Hürriyet yazarlarıyla sohbet ediyordu.
Bir sessizlik anında Başbuğ, “hep siz sordunuz, ben de size bir soru sorayım” diye söze girdi: “Sizce Türkiye’de burjuvazi, kültürel değerlerine sahip çıkıyor mu?”
Ertuğrul Özkök’ün holdinglerin sponsorluklarından bahsetmesi Başbuğ’u tatmin etmedi. Başbuğ, kastettiğinin daha derin olduğunu anlatınca, Özkök köşesinde aldığı dersi şöyle aktardı: “Konuşmasından sanki, biraz medyaya, daha açıkçası bana üstü örtülü bir eleştiri yaptığı izlenimi çıkarmıştım.”
“Burjuva” diyoruz. Sermaye sahiplerini anlatıyor. Kökeni “kentli”den geliyor. Yalnız mekânı değil değerleri de ifade ediyor. Örnek olsun, “medeni”yi Medine’den üretmişiz. Hem şehirli hayata geçişi, hem de uygar olma halini karşılıyor.
Madem öyle soralım, burjuva öldü mü?
Hayır; “kapitalist”, “patron” ya da “sermaye” demiyorum. Zengin sınıfın bir değer sistemiyle ilişkisini sorguluyorum.
Vatan gazetesi neden kapatıldı
Dinlenen telefonlardan saçılanlar suratımıza çarpmıştı. “Bu milletin a... koyacağız” diyen işadamını, “ihaleleri ikiye böldünüz. Manevi işler, cami, hastane falan bana kalıyor. Santraller filan Nihat’a kalıyor” diye şikâyet eden öbürü takip ediyordu. Erdoğan tarafından fırçalanınca “üzdüm mü seni patron” diye ağlayan Erdoğan Demirören’e ise içimiz acımıştı....