Tümel ilkeler ışığında İslam’ı yeniden anlamak (3)
Geçen hafta, Hz. Muhammed’in misyonunu bir Müslüman sürdürmek istiyorsa şu sorulara cevap vermesi gerekir, diyerek yazımı sonlandırmıştım.İşte o sorular:–Hz. Muhammed’den sonra oluşan gelenek, ne...
Geçen hafta, Hz. Muhammed’in misyonunu bir Müslüman sürdürmek istiyorsa şu sorulara cevap vermesi gerekir, diyerek yazımı sonlandırmıştım.
İşte o sorular:
–Hz. Muhammed’den sonra oluşan gelenek, ne ölçüde İslam’ın özüne uygundur?
-Bu geleneğin birikimi ve hayata dair ortaya koyduğu hükümler günümüz koşullarında ne ölçüde geçerlidir?
Hz. Muhammed’in karşıtları, kutsallarını (putlarını) savunurken “aracılarımıza dokunma” diyerek itirazlarını dile getiriyorlardı. Çok benzer bir yaklaşımı günümüzde görüyoruz; ya bir mezhep/cemaat/tarikat lideri kutsanıyor ya da belli bir ‘yorum’ otorite/aracı kabul edilip dokunulmazlığı ilan ediliyor. Oysa sorgulanamaz denilen her şey “aklı koruma” tümeliyle çatışır. Akıl, geleneğe ve geleneğin şemalarına bağlandığı takdirde o sınırlar içinde debelenir durur ve bağ kurma, sonuç çıkarma özelliğini yitirir. Akıl, körü körüne bir şahsı, bir şemayı taklit etmekten kendini bağımsız kılarak korunur. Dolayısıyla aklın özgür olması gerekir. Akıl, gelenekten dersler çıkarır ve fakat şimdiye ve geleceğe dair tasarı ve düşünceler içinde kendini bulur. Demem o...