Patlıcan ve dalkavuk!..

Eski devirde paşanın biri, dalkavuğunun zekâsını misafirlerine göstermek için huzuruna çağırır; sonra da patlıcanı methetmeye başlar. Hiçbir sebzenin bu kadar çeşitli yemeği...

Eski devirde paşanın biri, dalkavuğunun zekâsını misafirlerine göstermek için huzuruna çağırır; sonra da patlıcanı methetmeye başlar. Hiçbir sebzenin bu kadar çeşitli yemeği olmadığını, hepsinin ayrı lezzette bulunduğunu, her yemeğin kendisine göre olan güzelliğini birer birer sayarken, dalkavuk da aynen iştirak ile Paşa’yı teyit eder dururmuş.
Aradan bir çay faslı geçtikten sonra, Paşa, sözü yine yemekten açarak patlıcana getirmiş ve bu defa patlıcanın şeklinin biçimsizliğinden, çekirdeğinden bahsedip, hatta “acı patlıcanı kırağı çalmaz“ darb-ı meselini öne sürerek, “Böyle bir söz hangi sebze için söylenmiştir? Doğrusu hiç hoşlandığım şey değildir!” diyerek, patlıcanın aleyhinde söze devam etmiş. Dalkavuk da: “Doğrudur efendim, hakikaten bir kere acısına tesadüf ederseniz, ömrünüzde bir daha patlıcan yemezsiniz” gibi saçma sapan sözler söylemeye başlayınca, Paşa birden kızıp: “Yarım saat evvel patlıcanı methettim, iştirak ettiniz; şimdi beğenmediğimi söylüyorum, yine beni tasdik ediyorsunuz. Bu ne biçim mizaçtır, nasıl karakterdir?” deyince, dalkavuk hemen şu cevabı vermiş:
“Paşam! Ben zât-ı âlinizin dalkavuğuyum, patlıcanın değil!“
***
Yozlaşma ve değer yoksunluğu her toplum için bir tehdittir. Hele çürüme toplumun en tepe katmanlarında başlamışsa tehlike çanları çalıyor demektir. Aydınımızdan bahsediyorum; çıkarları uğruna renkten renge giren, dün ak dediğine bugün kara diyen sözde aydınlarımızdan.
“İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar” sözünün geçerliliği ortada. Bu nasıl bir güçse, kendine bulaşanları da bukalemuna çeviriyor. Hatta kukla yapıp oynatıyor. Koca koca profesörlerin, gazetecilerin, köşe yazarlarının (ki bunların büyük çoğunluğu sözüm ona dindar!) iktidara eklemlenmişçesine yazıp-söylemeleri, adeta “bir iktidar ilmi ve dini” yaratmaları -Kur’an’ın uyarısıyla söyleyelim- hakikati “az bir değere satmak” değil de nedir?
İmam Gazali “Bazı gıdaları tuzlayarak kokmasını önlersiniz. İlim insanları tuz gibidir” der ve sorar: “Ya tuz kokmuşsa?!“

AYDININ GÖREVİ

İnsanın meşgul olduğu alan ne ise onu en iyi şekilde yapmak durumundadır. Ahlak ve hukuk bunu emreder; insanlık da; inşaat işçisi işini, köylü çiftçiliğini, terzi dikişini en iyi şekilde yapacak, doktor hastasını en iyi şekilde tedavi edecek vb.
Aydının göreviyse bilgiyle donatılmış olarak hakikati en iyi şekilde tespit etmeye çalışmak ve ondan taviz vermemektir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Alimin uykusu cahilin ibadetinden daha üstündür! 27 Kasım 2023 | 377 Okunma Bir toplumun DNA testi: ENFLASYON... 20 Kasım 2023 | 256 Okunma Bugün ölen adaletti 13 Kasım 2023 | 319 Okunma Ülkeler ahlaksızlıktan çöker! 06 Kasım 2023 | 192 Okunma Ne mutlu Türk’üm diyene! 30 Ekim 2023 | 195 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar