Mutezile ya da IX. asrın en büyük sancısı
Müslüman gelenekte var olan bilgide devamlılık esastır kaidesi, sonradan gelenlerce dikkate alınmamıştır. Özellikle 12.yy’dan itibaren önemli düşünürler görmezden gelinir. Kindî ve İbn-i Rüşd...
Müslüman gelenekte var olan bilgide devamlılık esastır kaidesi, sonradan gelenlerce dikkate alınmamıştır. Özellikle 12.yy’dan itibaren önemli düşünürler görmezden gelinir. Kindî ve İbn-i Rüşd gibi filozoflar, insanlığın ortak birikiminden faydalanmanın ve onu geliştirmenin tarihi bir zaruret olduğunu söyler. Kaldı ki İslam’ın muhafaza altına altığı beş temel ilkeden biri olan aklı muhafaza etmek, bir açıdan da ortak aklın ortaya koyduğu mirasa sahip çıkmak demektir. Tam da bu noktada Mutezile’den bahsetmemiz gerekir; zira kıymeti bilinmeyen ve hatta ötelenen bu ekolün, İslam dünyasına katkıları inkâr edilemez. Bazı fikirleri birileri tarafından eleştirilebilir; fakat hangi mezhep ya da düşünce insanı eleştiriden muaftır?
AKLİ YORUMUN YÜKÜ
Dini ilimlerde akılcılığın, tabiat ilimlerinde deney ve gözlem metodunun kullanılması, İslam dünyasında Mutezîlî kelamcılarla başlar. Cedel ve münazara anlayışları, metodik tartışmaları da beraberinde getirmiş; dünyanın yuvarlak olduğu (El-Belhî) yer çekiminin varlığı (Ebu Hâşim) atomlar dünyası (Ebu’l Huzeyl) gibi orijinal fikirleri savunan düşünürler bu ekolden çıkmıştır. Dirayet tefsiri anlayışını (akılla yapılan tefsir yorumu) ilk defa Mutezile ortaya koyar.
İSLAM DÜNYASINDA İLK ENGİZİSYON
Mihne hadisesi (özellikle Halife Me’mun döneminde -813/833- devletin ulema üzerindeki akide temelli kovuşturmasıdır) olarak geçen, Kur’an mahlûk mudur, değil midir tartışmaları, Abbasi sarayının Mutezile’yi resmi ideoloji yaptığı döneme denk gelir. Kur’an yaratılmamıştır diyen âlimlere ve kadılara baskılar uygulanır. Ehl-i Hadis’çi İslam’ı benimsemiş olan Mütevekkil (847) halife olunca Mutezilenin yükselişi sona erer. Mutezilîlere cephe alan Mütevekkil, Beytül Hikme medreselerinden felsefe ve kelâmı kaldırır. Mutezîlîleri görevden uzaklaştırır. İbnü’r Ravendi’nin Şia’ya katılması, Mâturidi ve Eş’arî’nin kendi ekollerini kurmaları Mutezîle için ağır bir darbedir; zaman zaman kendini toparlasa da varlığını devam ettiremeyecektir. Ancak Mutezîle ehlisünnet ulemasını etkilemiştir. Eş’ari’nin bir kısım görüşlerini 40 yıl içinde kaldığı Mutezîle belirler; İmam Mâturîdi’de de izlerini görebiliriz.
EŞ’ARİLİĞİN KAYNAĞI