İslam özgür ilahiyata muhtaç

Dinlerin temelinde iki temel unsur yatar: Tanrı'ya iman ve o imanın yansıması olan dosdoğru bir hayat (amel-i salih). İslam'ın değerler sistematiği doğrudan bu iki kavramla ilintilidir. Bu kavramları zorlayan her yorum, her hüküm...

Dinlerin temelinde iki temel unsur yatar: Tanrı'ya iman ve o imanın yansıması olan dosdoğru bir hayat (amel-i salih). İslam'ın değerler sistematiği doğrudan bu iki kavramla ilintilidir. Bu kavramları zorlayan her yorum, her hüküm, her anlayış sorunludur. Kur'an, ölçüt (beyyine) olarak akıl ve bilgiyi şart kılar. İman ölçüt olamaz. Böyle bir şeye kalkışmak yani imanı ölçmek ya da imanı yarıştırmak, kimsenin hakkı olamayacağı gibi haddi de değildir. İmanı yargılayacak tek merci vardır, o da Yüce Allah'tır. Dindarlığı, siyasetleri ya da çıkarları uğruna zemininden kaydıranlar ve dini otomatiğe bağlanmış ibadetlere indirgeyenler; Nurettin Topçu'nun ifadesiyle “İslam ahlakını, İslam diyarına gömenlerdir.” Fikrî, zihnî, ahlakî ve ekonomik her türlü özgürlüğü savunan İslam'ın, din tacirlerinin küçük dünyalarına sıkışıp kalması ne kötü… Particilik yaparak, İslam'ı “siyasal İslamcılık” ile özdeşleştiren bu taife, yaşanan yozlaşmada en büyük pay sahibi…“İslam güzel ahlaktır” diyen bir dini, siyasetin doymaz arzularına teslim etmekten çekinmeyenler, kendilerini dönüştürme yerine, başkalarının hayatlarını değiştirmeyi görev bellediler. “En büyük cihadın, nefisle yapılan cihad” olduğunu görmezden gelerek. KURTARICI GÜÇ İnsanları hakikat arayışından alıkoymak için onları küçük şeylere razı etmek… Popülist kültür bunu büyük ölçüde başardı. Günlük politik söylemlere bakın; basit, sığ, derinliği olmayan, birbiriyle çelişen laflardan ibaret. Bunu ayniyle inanç sahasında görüyoruz; sınırlandırılmış ve yüzyıllar öncesinin içtihatlarına ve siyasi emellerine kurban edilmiş, insan zihnini tutsak kılan ezberlerin tekrarından ibaret. Neye, neden karşı olduğunu bilmemek, aklın-bilimin ve irfanın ortaya koyduğu hususları reddedişe vesile oluyor. Cehaletin hikmete galip geldiği yerde -bakmayın çıkan yüksek seslere- içe kapanma başlıyor. Sonuç ise ortada: Korkularımız belimizi büküyor; öyle eğik bir noktaya geliyoruz ki, gözlerimiz kendi ayaklarımızdan başkasını görmüyor; buna hemen yanı başımızdakinin ayakları dâhil! Sevgi yok, saygı yok, hoşgörü yok, imanın istediği arınma çabası yok… Ve birbiriyle çatışan, çarpışan yığınlara dönüşüyoruz. Peki, çözüm yok mu: Heideger'den hareketle söyleyelim, nerede bir tehlike varsa, içinde kurtarıcı gücü de barındırır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Alimin uykusu cahilin ibadetinden daha üstündür! 27 Kasım 2023 | 374 Okunma Bir toplumun DNA testi: ENFLASYON... 20 Kasım 2023 | 256 Okunma Bugün ölen adaletti 13 Kasım 2023 | 319 Okunma Ülkeler ahlaksızlıktan çöker! 06 Kasım 2023 | 192 Okunma Ne mutlu Türk’üm diyene! 30 Ekim 2023 | 194 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar